Uzun zamandır beklenen İsrail-Hamas çatışması, 14 Kasım 2012’de, “kapsamlı bir operasyonel” hamleyle tekrar başladı. Anımsanacağı gibi son geniş operasyon Aralık 2008-Ocak 2009 sürecinde yaşanmıştı. Aralık 2008’de Hamas’ın kendi “kuruluş yıldönümü”nün akabinde, Mayıs 2008’den beri süren ateşkesi bozması sonucu başlattığı roket saldırılarına karşı, İsrail “Dökme Kurşun Operasyonu” adıyla bir müdahalede bulunmuştu. Aslında siyasal bir bilanço çıkartıldığında, Hamas’ın Gazze’deki “ayrı yönetimi”nin sürmesi, siyasal gücünü kaybetmemesi, İsrail’in ikili karşılaştırmada, “orantısız güç dengesi” ve “askeri üstünlüğüne” karşı “başarı” Hamas’ın hanesine yazılmıştı. Bu operasyonun ardından, İsrail hem dünyadan ağır eleştiriler aldı, hem Türkiye’yle “dostluk süreci” sarsıldı, hem de en önemlisi “askeri caydırıcılığı” ve “psikolojik özgüveni”nde sorunlar yaşadı.
İsrail Savunma Kuvvetleri sözcüsü Yoav Mordeach, Savunma Kolonu Operasyonu adı verilen yeni müdahalede, iki temel hedefin altını çizdi. Birincisini güney İsrail’de sükuneti sağlamak, ikincisi de terör örgütlerini vurmak olarak sıraladı. Mordeach, iki örgütün özellikle adını verdi. Hamas zaten tahmin edilen örgüttü, diğeri de İslami Cihad olarak ifade edildi (Yaakov Lappin, JPost Com Staff, Reuters, The Jerusalem Post, 14/11/2012, http://www.jpost.com/Defense/Article.aspx?id=291779&rz=n_14nov12). İsrail’in daha henüz yeni başlayan operasyonunda çok çarpıcı askeri eylemler gerçekleştirildi. Öncelikle Hamas’ın “genelkurmay başkanı” olarak açıklanan, kimi zaman da “ikinci askeri adam” olarak nitelendirilen Ahmet Cabari, hava saldırısında, roketle öldürüldü. Tıpkı 2004’te Hamas’ın efsanevi lideri Şeyh Ahmet Yasin’in “tekerlekli sandalyesi”nde öldürüldüğü gibi. Öte yandan İsrail yeraltında aynı zamanda füze rampası olarak ta kullanılan 20 askeri hedefi vurdu. Bu alanlardan özellikle Fecr 5 ve diğer roketler atılıyordu. İsrail askeri kaynaklarının “tweet”lerinde, “kara harekatı” seçeneğinden de söz ediliyor. Ahmet Cabari, hem roketlerin fırlatılmasında hem de İsrailli asker Gilad Şalit’in kaçırılmasında başrolde yer almış bir örgüt kurmayıydı. İsrail’in bu hamlesini sadece Ocak 2013 seçimleri arefesinde bir eylem olarak görmemek gerekir.
Özellikle sözde “Arap Baharı” sonrasında, İsrail askeri açıdan kendisini “daha fazla risk” altında hissetmeye başladı. Mübarek devrildikten sonra, Mısır’da askeri yönetim henüz iktidarı devretmeden, Mayıs 2011’de Gazze’ye yönelik “kara ablukası”nı kaldırdı. Bu abluka Haziran 2007’den beri, Gazze’de Hamas’ın yönetimi darbeyle devralması ve 1993 Oslo süreciyle kararlaştırılan ve 1996’da kurulan Filistin Otoritesi’nden ayrılmasıyla başladı. İsrail “deniz”den, Mısır “kara”dan bu ablukanın uygulayıcısı oldular. Gerekçe olarak da o zaman İran-Suriye eksenine yakın görülen Hamas’ın “askeri yardım” almasını engellemek gösterildi. Tabii bununla birlikte, “gıda-ilaç” krizi, “insani yardım” konuları gündeme geldi. Yeni Mısır’ın “kara ablukası”nı kaldırması, Kahire’deki İsrail büyükelçiliğinin göstericilerce basılması girişimi, İsrail açısından 1978’den beri süren “Camp David dengesi”nin bozulması endişesine yol açtı. Gerçi Hamas artık Şam’dan ve İran-Suriye ittifakından ayrılmıştı ama Yeni Mısır ve esin kaynağı olan İhvan’la “müttefik” olmuştu. Yeni Mısır’ın İhvan yönetiminde Sina yarımadasında güvenlik sağlayamadığı savları, İslami Cihad’ın Sina’daki yapılanması ve Gazze’ye “cephane” girişi, İsrail’e Camp David’ten yıllar sonra “Güney Birliği” kurma ihtiyacı doğurdu ve 30 bin kişilik bir “kara birliği”ni Mısır sınırına yerleştirdi.
İsrail bu operasyonu derinleştirir mi bilinmez ama Yeni Mısır’a da “gözdağı” verme gereği hissettiği aşikar. Öte yandan Bahar’ın uğradığı Ürdün’de Kral Abdullah devrilirse İsrail karşıtı bir İhvan yönetimi gelirse durum İsrail için “kendine dönük bir abluka”ya dönüşebilir. Suriye’deki “iç karışıklık” zemininde, İsrail kendisine sıçrayan askeri hareketlilik karşısında, iki kez karşılık vermekle kalmadı, Suriye’nin “havan mevzileri”ni yok etti. İşin ilginci Esad-İran ittifakı düşerse, Suriye İhvanı da Suriye’ye talip. Obama ikinci döneminde Ocak 2013 seçimlerinde kuvvetlenmesi beklenen Netenyahu hükümetine sıcak bakmıyor ancak İsrail’in güvenlik kaygılarını paylaşıyor. Suriye’de “yeni muhalefet”te İhvan’ı gerileten ABD, diğer ülkelerde ne yapar? Zaman içinde göreceğiz.
Dökme Kurşun Operasyonu, Türkiye-İsrail ilişkilerine “one minutes”i getirmişti. “Savunma Kolonu”, ikinci bir “one minutes” getirir mi? Mavi Marmara dahil pek çok gerginlik Dökme Kurşun’un ardından gelmişti. Ve herşey dönüp dolaşıp Gazze ablukasına dayandı. Operasyonun Türkiye-İsrail ilişkilerine yansıması, başka yazıların konusu olmaya devam edecektir.
Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ