Giriş
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 5 Kasım tarihinde gerçekleşen ve eski Başkan Donald Trump’ın ikinci seçilerek yeniden Beyaz Saray’a dönmesiyle sonuçlanan seçimler, Rusya’da hiç kuşkusuz ki diğer adaya nazaran (Kamala Harris) Trump’ın daha Rusya dostu algılanması nedeniyle olumlu olarak karşılandı. Son birkaç aydır Rusya kamuoyunda Kamala Harris’in kazanma ihtimali düşünülerek, “ABD’de son seçim, dünya için kritik dönüm noktası, iç savaş ve kaos ihtimali yüksek” mottosuyla girilen seçimin ardından bu kez kamuoyunda rahatlama ve geleceğe dair olumlu mesajların verilmesi de bu durumu destekliyor.
Bunun yanı sıra, Rusya ile diplomatik ilişkilerden kaçınmayan, seçim kampanyası döneminde her fırsatta Kiev yönetiminin aleyhinde konuşan Trump’a temkinli yaklaşanlar da mevcut. Trump’ın ikinci döneminde ülke yönetimini tam anlamıyla elinde bulunduracağını ve ilk döneminden farklı olarak sert, kaotik ve belirsiz politikalarında Rusya’yla nasıl bir ilişki geliştireceği konusunda tereddütleri olan uzmanlar da mevcut. Bu yazıda, ABD seçimlerinin ardından Rusya kamuoyundaki yansımaları paylaşacağım.
Seçim Kampanyası Döneminde Trump’ın Söylemleri Yeniden Analiz Edildi
Rus basınında Trump’ın seçim kampanyası boyunca “Rusya, Putin ve Ukrayna Savaşı’na” yönelik söylemleri yeniden gündeme getirildi. Hatırlanacağı üzere, Trump, 2024 seçim kampanyasında Ukrayna’daki savaşı hızlı bir şekilde sona erdirmeyi amaçladığını belirtmiş, Ukrayna hükümetini ve mevcut Başkan Joe Biden’ı eleştirerek, Kiev’in müzakerelerde taviz vermesi gerektiğini vurgulamıştı. Trump’a göre, Kiev’in taviz vermesi, tüm taraf ülkeler açısından mevcut durumdan çok daha iyi sonuçlar doğuracak ve bölgede herkesin kazandığı bir barış yeniden hâkim olacak. Rakibi Joe Biden (o dönemki Başkan ve Başkan adayı) ile yaptığı televizyon tartışmasında da yeniden seçilmesi halinde Rusya ve Ukrayna liderleriyle doğrudan müzakerelere başlayacağını ve bu liderlerle kişisel olarak iyi ilişkileri bulunduğunu, Biden’ın ise böyle bir ilişki kuramadığını söylemişti. Bu söylemler, Russia 24 kanalında seçim sonuçlarının hemen ardından yeniden gündeme getirilerek uzun uzadıya tartışıldı. Rus uzmanlara göre, ABD devlet nizamında herhangi bir değişiklik beklenmemesine karşılık Harris’e göre Trump’ın Başkan seçilmesi, en azından doğrudan konuşabilme adına, Rusya için en yararlı tercih oldu.
Trump’ın Rusya’ya Karşı Yumuşak Olduğu İddiası
Bu konuda Rus politika uzmanları, Trump’ın siyasetinin okunamaz oluşuna ve ilk dönemdeki politikasına nazaran bu dönemde ABD’yi daha güçlü bir Senato ve Meclis ile yöneteceğini söyleyerek, “daha temkinli olunması” gerektiğini vurguluyorlar. Tass.ru’ya konuşan Rus bir yetkili ise, Trump’ın seçim döneminde yaptığı söylemlere temkinli yaklaşarak, “seçim döneminde vaat edilenler ile seçim sonrası tablo her zaman aynı olmayabilir. Biraz zaman tanıyıp beklemekte fayda var. Trump’ın ilk dönemindeki imkânları sınırlıydı. Bu sefer karşımızda tam anlamıyla kontrolü ele almış Cumhuriyetçilerin kurduğu bir devlet nizamı olacak. Dolayısıyla Trump’ın yol haritasına bakmak, şu an dünyada yaşanan sıcak çatışmalara ilişkin geliştirdiği politikaları izlemek için zaman gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Ayrıca Trump’ın kendisine yöneltilen “Rusya’ya karşı yumuşak” eleştirilerine karşı, başkanlık döneminde Ukrayna’ya ölümcül silah yardımı gönderen ilk Başkan olduğu açıklaması da tekrar hatırlatılıyor. Trump bu konuya ilişkin 2017 yılında Ukrayna’ya Javelin tanksavar sistemlerinin sevkiyatına onay verdiğini ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna’ya saldırması durumunda güçlü bir tepkiyle karşılaşacağı konusunda uyardığını belirmişti. Ruslar, bu nedenle Trump’a zaman vermeyi, seçim sonrası dönemin sabır ve imtina ile beklenmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Savaşı Bitirebilir mi?
En çok merak edilen konuların başında da Trump’ın 2023 yılında, “Beyaz Saray’da olsaydım savaşı 24 saat içinde sona erdirirdim ve Ukrayna’nın bazı topraklarından feragat etmesini isterdim.” açıklaması geliyor. Rus politika uzmanlarına göre bu durumun kısa vadede gerçekleşmesi mümkün değil. Ukrayna’nın son Kursk saldırısından sonra kendi kazanımları açısından durmaya niyetli olmayacakları vurgulanıyor. Ayrıca şu an savaşın seyri bakımından ABD’den ziyade, “Ukrayna’nın savaşını Avrupa’nın geleceğiyle” bağdaştıran Avrupa Birliği’nin (AB) muhatap olarak ele alınmasının daha gerçekçi olduğu da belirtiliyor.
RBK‘ya konuşan bazı uzmanlar da Trump’ın Ukrayna konusunda net bir stratejisi olup olmadığının belirsiz olduğunu, bu nedenle şimdilik bir barışın gerçekçi durmadığını söylüyorlar. ABD ve Kanada Enstitüsü’nde görev yapan bir yetkili, Cumhuriyetçi Parti’nin birçok üyesinin, Ukrayna’ya yapılan yardımların ABD’nin dış politikadaki çıkarlarını pekiştirmediği gerekçesiyle bu yardımların israf olarak görüldüğünü ve silah sevkiyatlarına karşı isteksiz olduklarını ifade ederek, “ABD, kendi çıkarları çerçevesinde Ukrayna’nın ekonomik ve askeri anlamda kendilerine zarar verdiklerinin farkındalar. Fakat barış için daha fazla kararlılık ve somut adımların atılması gerekiyor.” şeklinde konuştu. Kuzey Amerika Araştırmaları Merkezi’nden ismini vermeyen bir başka yetkili ise, Trump’ın desteğini kesmesi halinde, Avrupa’nın Ukrayna’ya tek başına destek sağlamada zorlanabileceğini, bunun da en azından geçici bir de-eskalasyon (gerginlik azaltma) sürecini gündeme getirebileceğini öne sürdü.
Eylül ayında ABD’yi ziyaret eden Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy’nin Trump ile bir araya geldiği görüşme de Rus basının da yer aldı. Trump Zelenskiy’nin kendisine yönelik “kirli siyasi saldırılar” düzenlemekle suçlamasına rağmen bu görüşmeyi gerçekleştirmişti. Kamuoyuna net bilgiler verilmese de, Trump’ın bu görüşmede Zelenskiy’den taviz vermesini istemişti. Eğer taviz verme konusunda Zelenskiy’i ikna edebilirse, barış için büyük bir adım atılmış olacaktır. Bu arada Zelenskiy Trump’ı yeniden Başkan olarak kutlarken, onun “güç yoluyla barış” yaklaşımını takdir ettiğini ve bu stratejinin Ukrayna’daki adil bir barış için umut verici olabileceğini belirtti.
Barış adına önümüzdeki birkaç ay önemli işaretler verecektir. Özellikle kış aylarında, mevsimsel koşulların da etkisiyle (kış aylarında savaş yavaşlamakta) bir yumuşama beklenebilir. Tankların yavaşlayacağı, İHA ve SİHA gibi askeri silahların kullanılamayacağı bir süreçte, Trump eğer bir diyalog kurabilirse, Kiev ve Kremlin’li yetkilileri bir masanın etrafında görmemiz hiç de uzak bir ihtimal değil. Fakat Trump’ın iddia ettiği üzere “24 saat içerisinde savaşı bitiririm” açıklaması şu an için gerçekçi durmuyor.
Ekonomik Cephede Olası Değişiklikler
Rusya açısından Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde uyguladığı ve “Tromponomi” olarak bilinen ekonomi politikaları, ABD’de önemli vergi indirimleri ve kapsamlı düzenlemelerin gevşetilmesi ile hatırlanıyor. Bu dönemde, Çin ve Avrupa Birliği ile ticaret savaşları ve ithalat tarifeleri de önemli gündem maddeleriydi. Trump, yeniden Başkan seçilmesi durumunda, ABD’de ithalata yönelik yüksek tarifelerin uygulanmasını planlıyor. Özellikle Çin’den yapılan ithalat için % 60 oranında vergi getirme vaadi, küresel ticaret yapısını ve dünya ekonomisini ciddi şekilde etkileyebilir. ABD’nin ithalatı sınırlama yaklaşımı, Rusya için bazı olumlu sonuçlar doğurabilir. Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’ne (PIIE) göre, Trump’ın tekrar Başkan olması halinde, ABD’nin ithalat kısıtlamaları Rusya ekonomisine % 1,1 oranında olumlu bir katkı sağlayabilir görüşü hâkimdi. Rusya’nın ABD ile düşük ticaret hacmi ve ABD’ye bağımlı olmadan üretim kapasitesini artırma potansiyeli, bu olasılığı destekliyor. Ancak, Çin ile ABD arasındaki ticaretin azalması, enerji ve hammadde taleplerinde bir düşüşe yol açarak Rusya’nın enerji ihracatını olumsuz etkileyebilir.
Trump’ın ilk başkanlık döneminde doların değerinin önemli ölçüde arttığı görülmüştü. Ekonomistler, Trump’ın ikinci döneminde de doların güçlenmeye devam edeceğini öngörüyorlar. Doların yükselmesi, ABD ihracatını zorlaştırırken, Rus rublesi üzerinde baskı yaratabilir. ABD’nin yüksek ithalat tarifeleri, dolar talebini artırarak küresel piyasada ABD para biriminin konumunu pekiştirebilir. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri üzerinde baskı yaratabileceği gibi, Rusya içinde de dolar bazlı fiyat artışlarına neden olabilir.
Trump’ın koltuğu devralmasından sonra ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırım politikasında bazı değişiklikler olabilir. Biden yönetimi, Rusya’ya karşı sert yaptırımlar uygularken, Trump’ın pragmatik bir yaklaşım benimseyerek yaptırımları pazarlık aracı olarak kullanabileceği Rus politika uzmanları tarafından düşünülüyor. Ancak uzmanlar, yaptırımların tamamen kaldırılmasını beklemiyorlar; Trump’ın daha çok bazı geçici esneklikler sunarak Rusya’ya karşı “daha kontrollü bir yaklaşım” sergilemesi bekleniyor. Bu, Moskova’nın ABD ile ilişkilerinde daha fazla esneklik bulmasına olanak tanıyabilir. Fakat Avrupa Birliği açısından durum farklı.
Rus basınına göre Trump’ın zaferinin ardından, Avrupa Birliği, Rusya’ya yönelik yaptırımları daha bağımsız bir şekilde ele almayı planlıyor. Reuters’e göre, AB, Trump yönetiminin olası yaptırım değişikliklerine karşı, Rusya’ya uygulanan yaptırım mekanizmalarını daha da sıkılaştırma eğiliminde olacak. AB’nin ABD’den bağımsız bir yaptırım stratejisi izlemesi, Rusya için Batı dünyasındaki yaptırımlarla başa çıkmada daha az esneklik anlamına gelebilir. Bu durum, Rusya’nın ekonomik hareket alanını kısıtlayabilir.
Trump yönetiminde, ABD’nin devlet borcunun hızla artması bekleniyor. Ekonomistler, Trump’ın vergi indirimleri vaatlerinin ABD’nin bütçe açığını artırabileceğini belirtiyor. Trump, ABD ekonomisinin borçlarını büyüme yoluyla aşmayı amaçlayan bir strateji izleyecek gibi görünüyor. Ancak, bu politikaların ABD finansal sistemine ve dolayısıyla küresel ekonomiye olumsuz etkilerde bulunabileceği yönünde uyarılar da var. ABD’deki büyüyen borç yükü, küresel mali piyasalarda dalgalanmalara yol açabilir ve bu da dolaylı olarak Rusya ekonomisini etkileyebilir.
Sonuç
Donald Trump’ın zaferinin ardından Rusya kamuoyunda Ukrayna Savaşı’ndan bu yana ilk kez pozitif bir hava mevcut. Ruslar diğer Başkan adayı Harris’e nazaran Trump’ın seçilmesini ülkeleri açısından daha hayırlı görüyorlar. Trump’ın ilk başkanlık döneminde Rusya ve Rusya Devlet Başkanı Putin’e karşı olumlu ve pragmatik siyasetine dem vurarak 2022 yılında başlayan savaş sonrası Batıyla dondurulan ilişkilerde önemli bir aktör olduğunu düşünüyorlar. Bunun yanı sıra, ABD devlet nizamının önemli olduğunu, Trump’ın tek başına savaşı durdurma ya da Batı’yla ilişkileri yeniden restore eden tek gücün Trump olamayacağını ve özellikle de başkanlığı devralmasından sonra asıl muhatabın AB olması gerektiğini vurgulayan realist uzmanlar da mevcut.
Fakat her şeye rağmen, kısa vadede, özellikle de Başkan Trump’ın 24 saat içerisinde savaşı durdurma iddiasının gerçekçi olmadığını belirtmekle birlikte, Kiev ve Kremlin uzlaşısının Trump döneminde olma ihtimalinin Biden ya da olası Harris döneminden daha yüksek olduğunu söylememiz gerekiyor. Ruslar, Ukrayna Savaşı sonrası izole edilmek istenen yaptırımlara karşı Trump ile kurulabilecek diyalog kanalıyla bu durumun tersine çevrileceği konusunda da bir umuda sahipler. Ayrıca Trump sonrası ABD’de ekonomik dar boğazın başlayacağını, dış borcun daha da artacağını ve bunun da Rus ekonomisine pozitif yönde katkı sağlayacağını düşünüyorlar.
Sadık ARPACI
Rusya Uzmanı