Afrika’nın yapay zekâ yolculuğu, genç nüfusu, yenilikçi ruhu ve tarama gibi pek çok potansiyeli bir araya getiriyor. Ama bu potansiyeli gerçeğe dönüştürmek sadece heyecanla olmaz; planlı, eleştirel ve yerelde kök salan adımlarla mümkün. Google’ın Gana’daki yapay zekâ odaklı topluluk merkezi gibi sinyaller umut verici olsa da, ışığın sürekliliğini sağlayan altyapı, eğitim ve veri egemenliği konularında da net ve sürdürülebilir bir yaklaşım şart.
Gözlem basit: YZ’nin Afrika’da kullanılabilir olması, teknolojiyi almakla değil, yerel kapasiteyi inşa etmekle gerçekleşir. Planlar, 100 bin kişiye YZ ve siber güvenlik eğitimi verme hedefini koyuyor. Bu hedef gençler için bir kapı açabilir; ama o kapının ardındaki odalar, kalıcı bir beceri ekosistemine dönüşene kadar birkaç sınavdan geçmek zorunda. Müfredat gerçekten endüstrinin ihtiyaçlarıyla uyumlu mu? Öğrenciler uygulamalı becerileri kazanıyor mu? Erişim adil bir şekilde sağlanıyor mu? Bunlar, programın sadece “eklenecek” bölümü değil, toplamın kendisiyle ilgili kritik sorular.
Dijital sömürgeleşme tehdidi ise sessiz ama yoğun bir rüzgâr gibi esiyor. Yabancı şirketler Afrika verilerinden ve altyapısından faydalanırken, kıtanın kendi çözümleri için hangi merkezlerin çalıştığı önemli. Verinin Afrika’da kalması, güvenlik standartlarının güçlendirilmesi ve yerel çözümlerin desteklenmesi, bu tehdidi kırmanın kilit yolları. Ancak bu süreç, sadece teknik bir mücadele değildir; politika, etik ve kültürel kimlik konularını da kapsayan bütüncül bir çerçeve gerektirir.
Stratejik ortaklıklar, bu yolculuğun olmazsa olmazı. Hükümetler, özel sektör ve sivil toplum artık yüzünü birbirine dönüp “yerel çözümler” diye bağıran bir ekosistemin inşasına odaklanmalı. Veriyi kendi ellerinde tutan bir Afrika, dış aktörlerin etkisini azaltabilir ve dijital egemenliği güçlendirebilir. Ancak bu, sadece sözleşmelerle değil, somut yatırımlar ve sürdürülebilir programlarla olur.
Sonuç? Afrika için umut var; fakat bu umut, günü geceye çeviren aceleci adımlar yerine, planlı, ölçülebilir ve yerel çözümlere dayalı bir yol gerektirir. Eğitim kalitesini yükseltmeden, altyapıyı güçlendirmeden, veri yönetimini oturtmadan ve yerel girişimleri sürekli desteklemeden ilerlemek mümkün değildir. Ayrıca dijital sömürgeleşme tehdidini bertaraf etmek için daha net ve hızlı politikalar gerekir.
İşte birkaç sade öneri:
– Eğitim ve yetenek geliştirme: Müfredatı endüstri ihtiyaçlarıyla uyumlu hâle getirin; uygulamalı projeler ve saha deneyimleriyle pekiştirin. Kapsayıcı erişim için özel programlar geliştirin (kırsal bölgeler, kız çocukları, dezavantajlı topluluklar). Programların kalite güvence ve net çıktı göstergeleri olmalı.
– Veri yönetimi ve dijital egemenlik: Veriyi yerelleştirme ve güvenlik politikaları netleşsin. Ulusal veri stratejileriyle açık ve kapsayıcı projeler desteklensin; yerel çözümler ve yerli kapasite güçlendirilsin.
– Yatırımlar ve ekosistem: Kamu-özel sektör-üniversite iş birlikleri derinleşsin; mentorluk, finansman ve bulut/altyapı erişimi gibi destekler genişletilsin.
– Etik ve güvenlik: AI etiği, veri mahremiyeti ve güvenlik standartları için bölgesel rehberler oluştursun; risk yönetimi planları uygulansın.
Kısacası, Afrika’nın YZ yolculuğu genç nüfusun enerjisiyle güçlenen bir ekosistemin inşasına bağlı. Bu yol, sadece heyecanla değil, akıllı planlama ve yerelde üretilen çözümlerle arzulanan düzeye taşınabilir. Şahlanış için gereksiz gecikmelere her gün daha az vaktimiz var; politikacılar, yatırımcılar ve düşünce kuruluşları bu yolculuğu birlikte sürdürmeli. Yerelde üretilen çözümler, Afrika’nın dijital geleceğini belirleyecek ölçüde etkili olabilir.
Hasan Kerem ÜNSAL
























































