DÜNDEN BUGÜNE UKRAYNA’NIN İKİLEMİ

upa-admin 23 Şubat 2014 3.644 Okunma 0
DÜNDEN BUGÜNE UKRAYNA’NIN İKİLEMİ

Rusya’nın ve Batılı ülkelerin çıkarları arasında sıkışan Ukrayna, bu düzlemsel çıkar rotasında hangi tarafta olması gerektiğini belirleyememiş, “Güçler Dengesi” olgusunu da başarılı bir biçimde uygulayamamıştır. Ukrayna’nın Doğu bölgesi kararlılıkla Rusya hegemonyasını işaret ederken, Batı bölgesi ise gelişmenin ve refahın kapısı olarak gördükleri Batı’nın tek çıkar yol olduğu kanısındadır. Bu iki farklı görüş ve tutum, stratejik önem arz eden Ukrayna için kargaşaya, hatta 19 Ocak 2014 tarihinden başlayarak bir iç çatışmaya dönüştü. Peki ama ne oldu da Ukrayna iç savaşa sürüklenircesine bu olayın içinde buldu kendini?

2004 yılındaki “Turuncu Devrim” ile Ukrayna, 1991’de kazandığı bağımsızlık sonrası ilk defa rotasını Batı’ya çevirmiş ve Sovyet Rusya sonrası 2004’den itibaren Batılı reformlara kapılarını sonuna kadar açmıştı. Fakat Vladimir Putin’li Rusya’nın Ukrayna’nın kaybedildiğini fark etmesi ve son dönem Rusya Dış Politikası’nda söz sahibi olan  Aleksandr Gelyevich Dugin’nin  “Yeni Avrasyacılık” konseptinde Ukrayna’nın tekrar kazanılması için kan dökmeye bile razı bir Rusya rotasını çizmesi, Ukrayna’nın Rusya için ne kadar önem arz ettiğini kısa sürede gün yüzüne çıkarmış oldu.

Tarih 2010 yılını gösterdiğinde, 2004 yılında yapılan Turuncu Devrim tersine dönmeye başlıyordu… 2010  seçimlerinde iktidara gelen Viktor Yanukoviç Başkanlığındaki Rusya yanlısı yönetimin AB ile arasına mesafe koyma çabaları, beraberinde çeşitli tepkileri de gündeme getirmiş oldu. Mevcut yönetimin Kasım 2013’te AB ile imzalanması beklenen Ortaklık Anlaşması’ndan vazgeçtiğini açıklaması, Rusya’nın tabire caizse Ukrayna’da  Batı ile oynadığı satranç müsabakasında “şah” çektiğini gözler önüne seriyordu.  Kremlin’in “iyi davranışı ödüllendirme, kötü davranışı da cezalandırma” anlamına gelen “havuç ve sopa” yönteminin bir sonucu olarak, 17 Aralık’ta Ukrayna ile bir dizi anlaşmaya varıldı. Bunlardan en dikkat çekeni; Ukrayna’nın 15 milyar dolar değerindeki devlet tahvillerini satın almayı kabul ettiği ve Ukrayna’ya satılan doğalgazın fiyatının da düşürüleceğinin kararlaştırıldığı anlaşmadır.  Devlet erkanında sevinçle karşılanan bu anlaşma süreci, Batı yanlısı halk gruplarının tepki sürecini ise daha da ateşlendirdi ve muhalefet yanlısı gazeteci Tatyana Çornovol, kimliği belirsiz bir kişi tarafından 25 Aralık’ta saldırıya uğrayınca gösterilerin şiddeti zirve noktasına ulaştı.

Çatışmalar Neyi Hedeflemekte ?

Protestoculara baktığımızda, bu kişilerin büyük ölçüde AB’ye yakın duran Ukrayna’nın Batı bölgelerinden olduğu görülmektedir. Fakat son dönemlerde özellikle Ukrayna’nın Rusça konuşulan Doğu ve Güney bölgelerinden de katılımcıların olması, Ukrayna halkının protestoculara uygulanan şiddeti onaylamadığını da göstermektedir. Dikkatleri çeken muhalif kanat önderlerinden, eski dünya ağır siklet boks şampiyonu ve muhalif Udar (Yumruk) Hareketi lideri Vitali Kliçko, söylemleri ile muhalif kanadın en ateşli tarafını oluşturmaktadır. Son çıkışları ile AB’nin  gönlünü kazanan bu muhalif lider, Ukrayna kulislerinde 2015 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AB’nin Ukrayna’da destekleyeceği lider olarak düşünülmektedir. Diğer muhalif kanat, ülkenin en büyük ikinci partisi konumundaki muhalif Anavatan Partisi’dir. Anavatan Partisi lideri Arseniy Yatsenyuk, eski Başbakan Yuliya Timoşenko’nun da müttefiki konumundadır. Arseniy Yatsenyuk son dönemdeki açıklamalarında, “Ukrayna’nın refah ve mutluluğu için yeniden Yuliya Timoşenko” sloganının Ukrayna sokaklarında coşkuyla karşılanması, önümüzdeki seçimlerde Anavatan Partisi’nde yükseliş yaşanacağını göstermektedir. Aşırı sağcı grupların protestolara katılımı ve desteği de azımsanmayacak kadar önemlidir. Sağ kanadın iki dev grubu; Svoboda (Özgürlük) grubu, Bratstvo (Kardeşlik) grubu meydanları bir an olsun boş bırakmamaktadır.

Vitali_Klitschko_2009_01_27Boks ringlerinden meydanlara Vitali Kliçko

Son üç aydır çatışmaların merkezi haline gelen Ukrayna’da göstericiler ve muhalif kanat, istikrar için hükümet tarafından atılan Kremlin merkezli adımların geri atılması gerektiğini ve diktatörlüğün yolunu açabilecek sınırsız yetki arttırımı girişimininden vazgeçilmesi gerektiğini bildirmektedirler. Parlamentoda muhalefet ve meclisin yetkilerinin artırılması ve Devlet Başkanı’nın yetkilerinin azaltılması gibi istekler, siyaset boyutunda Batı yanlısı bir tutum sergilendiğini ve sözün kısası 2004  anayasasına dönüşün göstericilerin ve muhalefetin başlıca istekleri olduğunu göstermektedir.

Rusya’nın Çatışmalardaki Rolü?

Ukrayna meydanlarını tabire caizse ateş çemberine dönüştüren sürecin en aktif rol üstlenicisi Rusya olmuştur. 2010 seçimleri sonrası, Turuncu Devrim’in izlerini silmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olan Rus hükümeti, Ukrayna üzerindeki ekonomik ve ideolojik çalışmalarına hız vererek, Batılı ülkelere gözdağı  vermiştir. Her fırsatta “arka bahçe”si konumundaki Kafkasya’ya muhtemel Batılı ve ABD girişimini bertaraf edecek politik çalışmalara yoğunlaşan Kremlin politika yapıcıları, son dönem politika argümanı olarak “güçlü bir Avrasya ancak Rusya güdümünde gerçekleşebilir” tezini kullanmaya başlamıştır. Güney Kafkasya’da 2008 Rus-Gürcü Savaşı ve ardından Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi ile sonuçlanan bu süreçte, Rusya yeni dış politikasını hayata geçirme fırsatı elde etmiştir. Bölgedeki tek egemen güç olarak Rusya’yı uzun bir süre göreceğimiz aşikardır.

Kasım 2013’ten bu yana muhalifler ve mevcut hükümet arasında yaşanan gerilimlerde 77 kişinin öldüğü, 700’den fazla kişinin de yaralandığını resmi açıklamalar neticesinde biliyoruz. Bu şiddetli ve sonucu ölümle biten bu müdahaleyi meşru gören Rusya’nın, demokrasi isteyen göstericileri mevcut yönetime karşı “darbe” yapmak isteyen “Batı uşağı zavallılar” olarak nitelendirmesi gerek Ukrayna, gerekse Batı kamuoyunda adeta soğuk duş etkisi yaratmıştır. Rusya’nın, Batılı ülkelerin aksine mevcut hükümeti açıktan destekleyici açıklamalar yapması ve AB’ye açıkça “arka bahçemde ne işin var” türünden sorular yöneltmesi, kısa vadede büyük sorunlara işaret etmektedir.

AB Açısından Ukrayna Olayları?

AB üst düzey bürokratlarının özellikle Dış İşleri Bakanlarının, Ukrayna güvenlik güçlerinin göstericilere uygulamış oldukları aşırı güç kullanımı sonucunda en az 21 göstericinin ölmesi ile sonuçlanan bu kanlı hamle karşısında tepkileri gecikmemiştir. AB, şiddet ve aşırı güç kullanımından sorumlu tuttuğu Ukraynalı yöneticilere yaptırım kararı almıştır. AB Bakanları “hiçbir koşul şu anda tanık olduğumuz baskıları mazur gösteremez” demişlerdir. İsveç Dış İşleri Bakanı Carl Bildt, “Acilen bu kişilerin mal varlığının dondurulacağını ve vize yasağı getirileceğini” bildirmiştir. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, taraflar arası problemin görüşülmesi için ilk adımı atması gereken tarafın ve “ilk sorumluluğun” Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’e ait olduğunu söylemiştir. Brüksel’de AB Dış İşleri Bakanları olağanüstü toplantısı sonrasında konuşan Ashton, Bakanların son şiddet onları karşısında “hoşnutsuzluklarını” ifade ettiğini ve “iç baskıda kullanılacak ekipman için ihracat lisanslarını askıya almada” anlaştıklarını söylemiştir.(1) Ayrıca ABD yönetimi Ukraynalı yönetiminde bulunan üst düzey 20 kişiye vize yasağı kararı vermiştir. Bu isimler açıklanmazken, yaptırımların daha da artacağı kesin bir dille vurgulanmıştır.

Ukrayna’da Anlaşma Adımları

Ukrayna’daki sorunu çözmeye kararlı Batılı ülkeler, vakit kaybetmeden Kiev’in yolunu tuttular. Ağır yaptırım kararlarından çekinen Ukrayna hükümeti, Kiev’e gelen Almanya, Polonya ve Fransa Dış İşleri Bakanları ile çözüm sürecini bir an önce bitirip, ülke yönetiminde bulunan kendilerinin siyasi yaptırım öngörüsünden kurtulmak istiyorlardı. Ayrıca ülkedeki bu geniş tabanlı kaos; gerek ekonomiye verdiği zarar, gerekse uluslararası arenada Ukrayna’nın prestijini yerle bir etmesiyle bir an önce bu kötü tablodan çıkılması gerektiğini ortaya koyuyordu. Geniş tabana yayılan bu gösterilerin kapsam alanının genişlemesi ile Rusya, ilk etapta kullanmış olduğu “keskin dil”den şimdilik vazgeçmiş görünüyor. Rusya’nın arka bahçesi olarak gördüğü Ukrayna’ya Batılı ülkelerin sorunu çözmek için geliyor olmasına ses dahi çıkarmamasını, Batılı ülkelerle birlikte tırmanan tansiyonu düşürme niyeti olarak algılayabiliriz.

Almanya, Polonya ve Fransa Dış İşleri Bakanları ile yaptığı ve yaklaşık 9 saat süren uzun ve tarihi görüşmede Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, muhalefetin her fırsatta dile getirdiği isteklere yeşil ışık yakmaya mecbur bırakıldı. Muhalif kanat ve göstericiler, adım adım istediklerini alıyor, Turuncu Devrim kabuk değiştirerek ve Rusya’nın hamlesini bertaraf ederek Rusya’da hayal kırıklığına neden oluyordu. Varılan anlaşma gereğince Ukrayna 48 saat içerisinde 2004 anayasasına dönüş yapacak. 2004 anayasası parlamentonun gücünü arttırırken, Cumhurbaşkanı’nın gücünü sınırlıyordu. Ayrıca 10 gün içerisinde ulusal uzlaşma hükümeti kurulacak, Eylül ayına kadar da anayasal reformlar yapılarak hükümetin ve parlamentonun yetkileri düzenlenecektir. Anlaşmada dikkat çeken noktalardan biri de, mevcut İç İşleri Bakanı’nın görevden alınması oldu. Parlamentoda 332 milletvekili İç İşleri Bakanı Vitaliy Zaharçenko’nun görevden alınmasını istedi. Dengesiz güç kullanımının faturası Vitaliy Zaharçenko’ya çıkarılarak, ileriki zamanlarda yargılanabilmesi için ucu açık bir karar alındı. Bu anlaşmaya en çok sevinen muhakkak ki cezaevinde bulunan eski Başbakan Yuliya Timoşenko oldu. Parlamento Yuliya Timoşenko’yu serbest bırakacak yasayı kabul ederek, eski Başbakana siyaset yolunu tekrardan açtı.

Yaşanan meydan çatışmalarında, meydanlardan bir an olsun ayrılmayan bağımsız milletvekili Oleg Lyaşko ve arkadaşları, varılan anlaşma sonrası bir bildiri yayınladılar. Lyaşko, “48 saat içerisinde 2004 anayasasına dönüş olacak. 10 gün içerisinde koalisyon hükümetin kurulması ve Aralık ayında erken Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Yalnız bu eylemcilerin tam istedikleri değil. Taleplerimiz şöyle; Yanukoviç hemen görevi bırakmalı ve toplu katliam suçundan mahkemeye sevk edilmeli. İçişleri Bakanı Zaharçenko görevden alınmalı ve mahkemeye sevk edilmeli. Başsavcı Viktor Pşonka görevden alınmalı. Yolsuzluktan hapse atılan eski Başbakan Yuliya Timoşenko dâhil bütün siyasi tutuklular serbest bırakılmalı.” dedi.(2) Ayrıca, önümüzdeki Ukrayna seçimlerine herhangi bir usulsüzlük karışmaması için mevcut Merkez Seçim Komisyonu üyelerinin değişmesi de gündemde.

Ali KOCA

DİPNOTLAR

(1) http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/02/140222_ukrayna.shtml.

(2) http://www.ntvmsnbc.com/id/24927683/.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.