STRATEJİK ORTAKLIĞA DOĞRU: ERDOĞAN’IN ‘SOĞUK’ MOSKOVA’DA ‘SICAK’ MÜZAKERELERİ

upa-admin 24 Şubat 2019 1.954 Okunma 0
STRATEJİK ORTAKLIĞA DOĞRU: ERDOĞAN’IN ‘SOĞUK’ MOSKOVA’DA ‘SICAK’ MÜZAKERELERİ

Giriş

Büyük devletlerin işbirliği sadece ulusal sınırlarla kısıtlı kalmamaktadır. Bu devletler, büyük jeopolitik alandaki gelişmelerin hareketliliğini de etkileyebilirler. Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Moskova ziyareti bu bağlamda ele alındığında, ilginç sonuçlara varılabilir. İki büyük devlet (Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti), neredeyse tüm konularda işbirliğinin gelişmesine ilişkin mutabakat sağladılar. Bu ise, kapsamlı konularda beraber faaliyetler yürütmek anlamına geliyor. Doğal olarak, bu bağlamda akıllara önce Suriye meselesi gelmektedir. Suriye konusunda, Rus lider Vladimir Putin’le Erdoğan, faydalı bir fikir alışverişi yaptı, somut anlaşma sağladılar. İki Devlet Başkanı, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulması, teröre karşı ortak mücadele, istikrarın sağlanması, İdlib-Menbiç konuları, askeri alanda işbirliği ve diğer konularda ortak bir duruş sergilediler. Bu bağlamda, ticaret, üretim, turizm, nükleer ve enerji alanlarında işbirliklerini genişletmeye ilişkin mutabakat sağlanması güncel konulardan biri olarak görülüyor. Aynı zamanda, Türkiye ile Suriye arasında 1998 yılında imzalanan ve Adana Mutabakatı (veya Adana Protokolü) olarak tarihe geçen anlaşmanın tekrar gündeme taşınması büyük önem arz ediyor. Bu yazıda, bu konulara detaylıca değinmek istedik.

Tarihi Ziyaret: Rusya ve Türkiye Avrasya’da Jeopolitik Hareketliliği Yeniliyorlar

ABD Cumhurbaşkanı Donald Trump’ın Amerikan askeri birliklerinin Suriye’den çekilmesiyle ilgili kararının ardından, Orta Doğu’daki jeopolitik süreç önemli ölçüde ivme kazandı. Bazı büyük devletler, oluşabilecek boşluğu doldurmak için ciddi girişimler içindedirler. Fakat bu konuda Rusya, Türkiye ve İran’ın akıllıca hareket ettikleri görülmektedir. Yani başlıca mücadele diplomatik-politik bazda yaşanıyor. Politika uzmanları, tam da bu yüzden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya ziyaretine büyük ilgi gösteriyorlardı. Beklentiler kendini doğruladı. Söz konusu ziyaret, kanımızca iki hususu ortaya çıkardı.

Öncelikle, Rusya, Türkiye’yi Orta Doğu’nun önemli bir jeopolitik aktörü olarak kabul ediyor. Moskova, Ankara ile tüm alanlarda işbirliğini stratejik ortaklık düzeyine ulaştırma konusunda kararlılık gösteriyor. Aynı zamanda, Moskova, Türkiye’yi Avrasya coğrafyasında güvenlik sistemi oluşturabilecek lider devlet olarak da kabul ediyor. İkincisi, Vladimir Putin, Kremlin’in dış politikada bazı düzeltmeler yaptığını ve bu konuda yön değiştirmeyi düşünmediğini sergiledi. Moskova, yüzyıllarca Türk devletiyle yürüttüğü rekabet ve düşman tavırlardan diyaloga, karşılıklı faydalı işbirliğine ve stratejik ortaklığa geçişi sağlamak konusunda kararlı olduğunu gösteriyor. Bu husus, geçici bir eğilimden kalıcı ve sürdürülebilir bir sürece geçişi ifade ediyor ve tümüyle Avrasya’nın jeopolitik haritasında önemli değişikliklerle sonuçlanacaktır.

İki tarafın vardıkları somut anlaşma sonucunda, söz konusu bu değişikliklerin yakında yaşanacağı düşünülebilir. Rusya ve Türkiye, neredeyse tüm alanları kapsayan uzun vadeli anlaşmalar sağladılar. Putin-Erdoğan görüşmelerinin iki devletin hayatında da önemli roller oynayacağı görülüyor. Cumhurbaşkanları, ekonomi, enerji, dış politika, kültür, turizm, nükleer alanda işbirliği, terörle mücadele, Suriye’de barışın sağlanması, ulaştırma, güvenlik, askeri alanda işbirliği ve diğer alanlarda ikili ilişkileri yeni düzeye ulaştırmak konusunda görüş birliği sergilediler. Türkiye Cumhurbaşkanı, ziyaretten döndüğünde Türk gazetecilere verdiği röportajda, bu konuda bazı somut örnekleri dile getirdi (Bkz, Cumhurbaşkanı Erdoğan: Adana Mutabakatı Türkiye’nin ağırlığını hissettirecek / “Habertürk“, 25 Ocak 2019).

Rusya ve Türkiye, üst düzey stratejik ortaklıkla ilgili önümüzdeki aylarda yeni görüşmeler gerçekleştirmek konusunda mutabakat sağladılar. Bu ortaklığın neredeyse tüm alanları, özellikle askeri-savunma alanında işbirliğini de kapsayacağı düşünülüyor. Cumhurbaşkanları, bu çerçevede S-400 füze sistemiyle ilgili imzalanan anlaşmanın yerine getirilmesinde kararlı olduklarını beyan ettiler. Ayrıca, Türkiye’nin isteği üzerine, Rusya, Akkuyu nükleer enerji santralinin birinci bloğunun Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümü dolayısıyla 2023’te kullanıma sunacağı vadini verdi. Ankara ve Moskova, ticaret hacmini 26 milyar dolardan 100 milyar dolar seviyesine ulaştırmayı hedefliyorlar. Bunun içinse özel bir komisyonun kurulması gerekiyor. Avrasya’nın iki büyük devleti, zamanla tüm alanlarda sıkı işbirliği yapma hedeflerini gerçekleştiriyorlar. İki devlet, Karadeniz’deki komşu ülkeler olarak da ilişkileri derinleştirmek niyetlerini yerine getiriyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda kendi düşüncelerini açıkça dile getirdi.

Perpektifli İşbirliği Modeli: Adalet, İstikrar ve Barış Uğruna

Türkiye Cumhurbaşkanı, Rus meslektaşıyla görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, Rusya ile turizm alanında ilişkilerin hızla geliştiğini özellikle kaydetti. Turist sayısı açısından Rusya, Almanya’nın ardından ikinci sırada yer alıyor. 2018 yılında, Türkiye, 6 milyon Rus turisti ağırladı. Şimdi amaç, bu rakamı daha da artırmak ve Rusya’nın ilk sıraya yükselmesini sağlamak. Bu açıdan, iki devlet arasında viza konusunun da çözülmesi gerekiyor. Basında yer alan haberlere göre, bununla ilgili belgeler artık Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in çalışma masasında duruyor. Bu husus, iki devletin toplumsal-kültürel ve turizm alanında da büyük amaçlar doğrultusunda beraber faaliyet gerçekleştirecekleri anlamına geliyor. Kuşkusuz, bu politika kısa vadede Avrasya’da güçlü ve olumlu sonuçlar doğurabilecek müttefikliğin oluşmasına neden olacaktır. Politika uzmanları, bu tez doğrultusunda büyük bir bölgede oluşabilecek jeopolitik manzarayı tahmin etmeye çalışıyorlar.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya ziyaretini bu açıdan ele aldığımızda, ilginç hususlar ortaya çıkıyor. Bu bağlamda tarafların Adana Mutabakatı’na dönülmesi konusunda fikir alışverişi yapması en önemli husus olarak görülüyor. Öncelikle kaydetmek gerekir ki, söz konusu anlaşma 1998 yılında dönemin Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad ile Türkiye arasında imzalandı. Belge, teröre karşı mücadelede Suriye ile Türkiye’nin işbirliğini kapsıyor. Söz konusu anlaşmanın imzalanmasının ardından, PKK lideri Abdullah Öcalan Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı ve sonunda Kenya’da tutuklandı. Bu görüşmede, Recep Tayyip Erdoğan, söz konusu anlaşmanı tekrar gündeme getirdi. Putin de kendisini destekledi. Rusya Cumhurbaşkanı, “Adana Anlaşması önemli bir mevzu, Türkiye’nin bu yönde çalışması gerekiyor” şeklinde konuştu (a.g.k.). Bu belge, Suriye’de Türkiye’nin elini önemli ölçüde güçlendirecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’de bulunmasına ilişkin özel davetiyeye gerek duyulmadığını ifade etti. Aslında buna gerek duyulmamalı bile… Çünkü Suriye ile arasında 911 kilometre sınır hattı bulunan Türkiye’nin bu ülke ile arasındaki ilişkiler ortak bir tarihe de dayanıyor. Ayrıca yerel halk, Türk Ordusu’nu sürece müdahale etmesi için yardıma çağırıyor. Bunun yanı sıra, baba Esad ile imzalanan anlaşmanın tekrar gündeme taşınması, terörle mücadelede farklı aşamanın temelini oluşturacaktır. Böylece Türkiye’nin Suriye’de bulunması için uluslararası hukuka dayanan zemin de oluşturulacaktır.

Cumhurbaşkanları, İdlib, Menbiç ve Suriye Anayasası’nın yapımı konularını da ele aldılar. Erdoğan, İdlib’in Rusya ile Türkiye’nin işbirliği sayesinde kurtarıldığını belirtti. Çünkü böyle olmasaydı, şimdi yüz binlerce insan daha mülteci durumuna gelebilirdi. İdlib’te terör örgütleriyle savaş sonuna kadar kararlılıkla yürütülecek. Şimdi Şam yönetimi, İdlib’e radikal terör grupları göndererek durumu daha da zorlaştırmaya çalışıyor. Fakat bu grupların hepsini ortadan kaldırmak gücüne sahip Türk Ordusu, istikrar için tehdit oluşmasına izin vermeyecektir. Ankara yönetimi, Menbiç’le ilgili olarak da ABD ve Rusya ile müzakereleri sürdürmeyi düşünüyor. Bu bölgede, yaklaşık 1000 civarında terörist bulunuyor. Teröristlerin Menbiç’i bir an önce terk etmeleri gerekiyor. Türkiye, bu konuda asla taviz vermeyecektir. Bu yüzden, PYD/YPG’nin Menbiç’ten çekilmesi an meselesidir. Ardından, bölgede yerel nüfusun demografik yapısına göre yönetim biçiminin oluşturulması lazımdır. Nitekim Menbiç’in nüfusunun yüzde 90’ı Sünni Araplar’dan oluşuyor.

Suriye’de yeni anayasanın yapımı da güncel konular arasında yer alıyor. Fransa, Almanya ve Britanya’nın BM’ye mektubu ise süreci yavaşlatıyor. Ankara ve Moskova, bu engeli bertaraf edip süreci tamamlamak konusunda mutabakata vardılar. Özel komisyonlar kuruldu, milli Anayasa yapımı ve kabulüne karar verildi. Bu süreç, büyük önem arz ediyor. Yeni anayasanın Suriye nüfusunun tüm kesimlerini temsil etmesi sağlanmalıdır. Söz konusu noktada şimdilik görüş ayrılıkları bulunuyor. Bazı güçler, mezheplerden birinin üstünlüğünün sağlanmasına çalışıyorlar. Ancak Ankara, kararlılığını koruyor ve eşitlik prensibine uyulması gerekiyor.

Sonuç

Cumhurbaşkanları arasında yapılan müzakelerin geniş kapsamlı olması da dikkat çekti. İki Devlet Başkanı, geç saatlere kadar müzakereleri sürdürdüler. Politika uzmanlarına göre, sonuçta stratejik açıdan önemli bir tutum oluşturuldu. Avrasya’da büyük gelecek vadeden işbirliği modeli, artık yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bu işbirliği modelinin diğer halkların da çıkarına hizmet edeceğine bizce kuşku bulunmuyor. Sadece varılan anlaşmaları samimi şekilde yerine getirmek gerekiyor. Tahminlere göre, Moskova ve Ankara, ortak görüş sergilemenin üstesinden gelebilecekler. Çünkü dünya hızla geliştiği için, söz konusu ülkelerin de birbirine ihtiyacı artıyor. Büyük bir jeopolitik coğrafyada, kalkınma, istikrar, güvenlik ve sorunların adil bir şekilde çözümü için umut vadeden perspektifler açılıyor. Bu açıdan, Recep Tayyip Erdoğan’ın Moskova ziyareti önemli dönüş noktalarından biri olarak görülüyor.

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.