PORTRE: FETHİ BAŞAĞA

upa-admin 12 Eylül 2020 19.595 Okunma 0
PORTRE: FETHİ BAŞAĞA

Libya’nın Türk kökenli İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın Türkiye ile yakın ilişkilere sahip olduğu biliniyor. Türk savunma ve istihbarat heyetleri ile sürekli koordinasyon haline bulunan ve sık sık görüşmeler yapan Başağa’nın kariyeri ve yaşam öyküsü, oldukça dikkat çekici bir niteliğe sahip. Bu yazıda, Tripolitanya’nın güç dengeleri içinde önemli bir yere sahip olan Başağa’nın yaşamına, temas ve faaliyetlerine büyüteç tutmaya çalışacağız.

20 Ağustos 1962’te Misrata’da doğan Başağa 1984 yılında Misrata Havacılık Okulu’dan mezun olmuştur. Mezuniyetinden bir yıl sonra Libya Hava Kuvvetleri’nde savaş uçağı pilotu eğitmeni olarak görev yapmaya başlamıştır. 1993 yılında ordudan istifa eden Başağa, istifasının ardından uzun yıllar ticaretle uğraşmıştır. 2011 yılında patlak veren ‘‘Arap Baharı’’ protestolarının Libya’ya sıçramasının ardından Kaddafi karşıtı harekete katılan Başağa, Misrata Askeri Komitesi ve Askeri Konsey’in önde gelen isimlerinden bir haline gelmiştir. Başağa, 2011 yılında cereyan eden ve Birinci Libya İç Savaşı olarak bilinen, isyancılarla Kaddafi güçleri arasındaki çatışmalarda önemli görevler üstlenmiştir. Birinci Libya İç Savaşı’nın son safhası olan Sirte Kuşatması sırasında Kaddafi’ye bağlı özel kuvvetler ile isyancılar arasında irtibatı sağlayan kişi de Başağa olmuştur. 2014 yılında Misrata’dan milletvekili seçilerek Temsiciler Meclisi’ne giren Başağa, İkinci Libya İç Savaşı’nın patlak vermesi ile Temsilciler Meclisi’ni boykot etmiş ve Trablus’tan yana tutum almıştır. 2016 yılında Sirte’de IŞİD’e karşı başlatılan harekat sırasında oldukça kritik bir rol alan Başağa, bu harekat için sağlanan ABD yardımlarının koordinasyonundan sorumlu kişi olarak da görev yapmıştır. Fethi Başağa 7 Ekim 2018’den beri Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin İçişleri Bakanı olarak görev yapmaktadır.

Fethi Başağa’nın İçişleri Bakanlığı döneminde Fayiz es-Serrac ile güç mücadelesine girdiği ve Başağa’nın Libya’nın gelecek lideri olmak istediği Libya sathında bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte, Libya’da Muammer Kaddafi’nin 2011 yılında düşmesinden sonra çeşitli silahlı grupların Trablus’a hakim olma isteği neredeyse hiç bitmemiştir. Özellikle Misratalı milisler ile Trablus’taki milisler arasında 2011 yılından bu yana ciddi bir güç mücadelesi yaşanmakla birlikte, bu mücadele zaman zaman Trablus’ta bu gruplar arasında kanlı çatışmalara yol açmıştır. Esasen Ulusal Mutabakat Hükümeti denen yapı, birçok silahlı/silahsız grubun zoraki işbirliğini ifade etmektedir ve yapısı itibariyle her an çökme ihtimaline sahiptir.

Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin çok parçalı yapısı nedeniyle, Başağa’nın İçişleri Bakanı olarak görevlerinden biri, Trablus’taki silahlı grupların tek bir çatı altında toplanarak ortak bir polis gücü oluşturulması ve bu sayede Trablus’taki mevcut güvenlik sorununun aşılmasıydı. İlk olarak polis kuvvetlerinin rehabilite edilmesi işine girişen Ulusal Mutabakat Hükümeti, 2018 yılında 1.800 yeni kolluk kuvvetini, rehabilite edilen polis okulundan mezun ederek göreve başlatmıştır. Fakat bu çabalar yeterli olmamış, Trablus’taki rakip milis grupları arasındaki çatışmalar yaşanmaya devam etmiştir. Bu çatışma ve ayrılıkları Başağa’nın kendisi de bizzat deneyimlemiştir. Örneğin, Trablus’ta birkaç milis grubunun birleştirilmesi ile oluşturulan Trablus Koruma Gücü adlı grup, İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın Trablus’taki resmi bakanlık ofislerinde çalışmasını engellemiştir.

Batı Libya’daki güç dengelerine baktığımızda, Başağa’nın güçlü bir iktidar hırsı olduğunu, hükümet üzerindeki etkisinin gittikçe artıran bir ivme izlediği görülmektedir. Özellikle Kaddafi’nin devrilmesi sürecinde ortaya çıkan ve Trablus’ta farklı farklı bölgeleri kontrol eden silahlı milisler ile İçişleri Bakanlığı tarafından oluşturulan resmi polis ve istihbarat güçleri arasında güç mücadeleleri yaşandığı biliniyor. Bunlara en iyi örneklerden birisi de, geçtiğimiz Şubat ayında yaşandı. Bir basın açıklaması yapan Başağa, silahlı milis grupları ile polis ve istihbarat birimi içindeki bazı kliklerin işbirliği içinde olduğunu ve bunların bir kalkışma hareketi içinde olduğunu ifade etmiştir. Yine Başağa, polis ve istihbarat içinde milis güçleri ile işbirliği içinde olan kişilerin tutuklandığını belirtmiştir.

Serrac ve Başağa arasında bir güç mücadelesi olduğunu yazımız içinde belirtmiştik. Başağa’nın iktidar hırsı, Ulusal Mutabakat Hükümeti üyelerinin bildiği bir gerçektir. Bu konuda iplerin ciddi manada gerildiği bir hadise, İçişleri Bakanlığının, UMH üyeleri ve hükümet kurumlarına gönderdiği bir iç yazı ile yaşanmıştır. Fethi Başağa imzalı yazıda, UMH üyelerinin Libya’ya giriş ve çıkışlarında doğrudan İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın iznine tabi olacağı emredilmektedir. Başağa, bu emrin gerekçesi olarak, terör örgütü üyelerinin özel jet uçuşları ile Libya’ya sızdığı yönünde istihbarat örgütünden ciddi bir istihbarat aldıklarını öne sürse de, bu emir UMH içinde huzursuzluk yaratmıştır. Başbakan Fayiz es-Serrac da, Başağa’nın hükümet üzerinde etkisinin artacağından, Başağa’yı destekleyen Misratalı güçlerin Trablus’a tamamen hakim olup, kendisini diskalifiye edeceğinden endişeye düşmüştür. İçişleri Bakanlığı’nın bu hamlesine karşılık olarak, UMH Başkanlık Konseyi de, hükümet binalarına bir karşı emir göndererek, Başağa’nın yolladığı talimatın anayasal deklarasyon ve yürürlükteki mevzuata aykırı olduğunu belirtmiştir.

29 Ağustos günü ajanslara düşen bir haber; Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın Başbakan Fayiz es-Serrac tarafından görevinden uzaklaştırıldığını bildiriyordu. Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından yapılan açıklamaya göre; Trablus’taki kötü yaşam koşulları, güvenlik ve ekonomik sorunları protesto etmek üzere sokağa çıkan Libyalıların üzerinde ateş açılması, göstericilere şiddet uygulanmasından sorumlu tutuluyordu. Açıklamada 72 saat içerisinde Başağa hakkında soruşturma başlatılacağı da ifade edilmiştir. Görünen sebep bu olsa da, Serrac’ın asıl tedirginliğinin Başağa tarafından yapılacak bir darbe olduğu, Başağa’nın bu sokak gösterilerini organize ederek Serrac’ın iktidarını yıkmak istediği ve daha önce protestoculara desteğini ifade eden ve ‘‘insanların üzerine hedef göstermeden ateş açan militanlara karşı Libya halkının yanında olduğunu’’ beyan eden Başağa’nın krizi fırsata çevirerek Trablus’ta iktidarı ele geçireceğini düşündüğü ifade edilmektedir.

Başağa’nın görevden uzaklaştırılmadan önce, 17 Ağustos’ta Katar Özel Kuvvetler Komutanı ve 28 Ağustos’ta da Savunma Bakanı Hulusi Akar ile görüştüğü bilinmektedir. Bu görüşmelerin de, UMH içerisinde, Başağa’nın iktidarı ele alacağı algısını kuvvetlendirdiği söylenebilir. Görevden alındıktan sonra görüşmeler yapmak üzere Türkiye’ye gelen Başağa’nın Libya’ya dönüşü sonrasında görevine iade edildiği UMH tarafından uluslararası kamuoyuna duyurulmuştur. Türk kökenli olması ve Türkiye’ye yakınlığı ile bilinen Başağa’nın ileride Libya siyasetinde yükselip yükselemeyeceğini zaman gösterecek. Ancak Başağa’nın Müslüman Kardeşler bağlantısı olduğu, ABD ile geçmişte yakın ilişkileri olduğu ve bu ilişkilerin halihazırda da sürdüğü bilinmelidir. Bununla birlikte, Başağa’nın MİT’e angaje olduğuna dair Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından yapılan yoğun propaganda faaliyeti olduğunu da bilmekteyiz. Bu konunun aslı olmamakla birlikte, BAE, bu propaganda ile Libya’da karşı karşıya olduğu UMH’nin en kilit isminin yabancı bir istihbarat servisine çalıştığını iddia ederek rakibini yıpratma ve onu Libya halkının gözünde itibarsız hale getirme amacı gütmektedir.

Onur BİGAÇ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.