RUSYA’NIN UKRAYNA’NIN ENERJİ TESİSLERİNE YÖNELİK SALDIRILARI

upa-admin 24 Ekim 2025 2.582 Okunma 0
RUSYA’NIN UKRAYNA’NIN ENERJİ TESİSLERİNE YÖNELİK SALDIRILARI

Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya başlattığı geniş çaplı askeri müdahale, çağdaş savaş doktrinlerinin hibrit ve asimetrik yöntemlerle iç içe geçtiği yeni bir güvenlik ortamını ortaya çıkardı. Bu ortam içinde enerji altyapısına yönelik saldırılar, Rusya’nın askeri stratejisinin merkezi bileşenlerinden birini oluşturmaktadır. Enerji tesisleri, bir ülkenin askeri kapasitesinin sürekliliği kadar sivil hayatın sağlıklı işleyişi için de kritik olup, savaşın ekonomik, psikolojik ve sosyopolitik etkisini arttıran hedefler olarak kabul edilmektedir. Rusya’nın Ukrayna’daki enerji altyapısını sistematik biçimde hedef alması, yalnızca savaşın cephe hattını değil, geniş coğrafyalarda yaşamın sürdürülebilirliğini de doğrudan tehdit etmektedir.

Rusya’nın enerji saldırılarında temel amaç, Ukrayna’nın savaş kapasitesini zayıflatmak ve direnç iradesini kırmak olarak yorumlanabilir. Elektrik santralleri, termik ve hidroelektrik üretim tesisleri, yüksek gerilim hatları, petrol ve doğalgaz depolama alanları ile doğrudan iletim ağları, Rus saldırılarının odağında yer almıştır. Bu bağlamda, Ukrayna’nın enerji altyapısı, 2022 sonundan itibaren büyük oranda füze ve insansız hava araçları (İHA) saldırılarının hedefi olmuştur. Moskova yönetimi, söz konusu saldırıları askeri lojistik ve zırhlı birlik hareketlerinin enerjiye bağımlı olduğunu ileri sürerek gerekçelendirse de, hedeflerin çoğunun sivil yaşamı doğrudan etkilediği gözlemlenmektedir. Enerjinin kesintiye uğratılması, özellikle kış aylarında ısıtma sistemlerinin devre dışı kalmasına, hastane ve eğitim kurumlarında hizmetlerin aksamasına neden olmuş ve milyonlarca insan için insani güvenlik riskleri yaratmıştır.

Bu saldırılar, Ukrayna’da hem kısa, hem de uzun vadeli sonuçlar doğurmaktadır. Kısa vadede elektrik kesintileri, iletişim ağlarının sekteye uğraması ve kritik altyapılarda ani krizler yaşanması anlamına gelmiştir. Ayrıca üretim tesislerinin faaliyet durması, sanayinin daralması ve ekonomik maliyetin artması gibi etkiler ekonomik direnci zayıflatmaktadır. Saldırıların uzun vadeli etkisi ise daha karmaşıktır. Altyapı onarımlarının yüksek maliyeti, enerji sektöründe dış finansman bağımlılığını arttırmaktadır. Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşların enerji dayanıklılığına yönelik destekleri bu noktada merkezi önem taşımaktadır. Ukrayna’nın enerji güvenliği artık yalnızca ulusal bir konu olmaktan çıkmış, Avrupa’nın enerji arz güvenliği stratejileriyle bütünleşmiştir.

Rusya’nın enerji altyapısına yönelttiği saldırıların uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi de önemlidir. Enerji tesislerinin çoğu sivil nitelikte olduğu için, bu saldırılar, uluslararası insancıl hukukta yer alan sivil altyapının korunmasına dair normlara aykırılık şüphelerini doğurmaktadır. Savaş hukukunda meşru askeri hedeflerin tanımı açık olup, sivil halkın yaşamını doğrudan olumsuz etkilemeye yönelik saldırılar yasaklanmıştır. Bu nedenle, Rusya’nın sistematik energoblokaj stratejisi, savaşın hukuki çerçevede incelenmesinde ciddi tartışmalara yol açmaktadır. Uluslararası toplumda ise, bu saldırılar, enerji güvenliğinin giderek militarize edildiğini gösteren bir örnek olarak değerlendirilmektedir.

Saldırıların bir diğer stratejik boyutu psikolojik harekâttır. Karanlık, soğuk ve iletişim kesintileri, toplumun moralini bozmayı, devlet kurumlarına olan güveni sarsmayı ve zorla toplumsal yorgunluk yaratmayı amaçlamaktadır. Bu psikolojik baskının, hükümetlerin savaş politikalarına yönelik kamu desteğini zayıflatması hedeflenmektedir. Uluslararası ilişkiler kuramında kritik altyapının çökertilmesi, düşman iradesini hedefleyen savaş stratejilerinin klasik bir unsurudur. Bu nedenle, Rusya’nın saldırıları yalnızca askeri bir operasyon değil, aynı zamanda toplumsal direnci hedefleyen bir baskı aracıdır.

Ukrayna ise, bu tehdide karşı enerjide desantralize ve dayanıklı teknoloji kullanımına yönelmiştir. Güneş panelleri, mobil jeneratörler, mikroşebekeler ve hızlı onarım ekipleri önemli savunma unsurları haline gelmiştir. Aynı zamanda Avrupa enerji şebekesi ENTSO-E ile tam uyum, Ukrayna’nın elektrik arz güvenliğinde önemli bir stratejik kazanım oluşturmuştur. Bu entegrasyon, Rusya’nın saldırıları sonucu tamamen karanlığa gömülme riskini azaltmış ve Avrupa’nın dayanışma politikalarının pratik yansımasını ortaya koymuştur.

Sonuç olarak, Rusya’nın enerji saldırıları, modern savaşın yalnızca cephede değil, enerji altyapıları üzerinden de sürdürüldüğünü çok açık şekilde göstermiştir. Bu durum, enerji güvenliğinin ulusal güvenliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu doğrulamaktadır. Ukrayna açısından, bu saldırılar, enerji altyapısının korunması, yenilenmesi ve daha dayanıklı hale getirilmesi konusunda stratejik zorunluluklar yaratmaktadır. Uluslararası toplumun vereceği teknik, ekonomik ve diplomatik destek, hem insani koşulların iyileştirilmesi, hem de Ukrayna’nın savaş kapasitesini sürdürebilmesi için büyük önem taşımaktadır. Rusya’nın enerji terörü olarak nitelendirilen bu stratejisi devam ettiği sürece, savaşın insani maliyetinin daha da artacağı öngörülmektedir. Bu bağlamda, enerji altyapısına yönelik saldırılar, yalnızca bir savaş taktiği değil, uluslararası güvenlik mimarisini yeniden şekillendiren kritik bir unsurdur.

Oğuzhan MANİOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.