IRAK PARÇALANMAYA DOĞRU GİDERKEN KUZEY IRAK HİDROKARBON KAYNAKLARI VE TÜRKİYE’NİN POZİSYONU

upa-admin 11 Temmuz 2014 12.314 Okunma 1
IRAK PARÇALANMAYA DOĞRU GİDERKEN KUZEY IRAK HİDROKARBON KAYNAKLARI VE TÜRKİYE’NİN POZİSYONU

Kuzey Irak, 20 yıla yakındır Türk Dış Politikası’nın en temel sorunlu alanlarından birisidir. Bölgeye yönelik risk algılamaları daha eski zamanlara karşın en azından Birinci Körfez Savaşı’ndan beri bu alanda cereyan eden gelişmeler Ankara’ya daha evvelki zamanlarda olmadığı kadar rahatsızlık vermeye başlamıştı.[1] Birinci Körfez Savaşı’nın ertesinde PKK,  Kuzey Irak’tan hem “lojistik merkez”, hem de Türkiye’ye karşı saldırılar düzenlemek amacıyla “üs” olarak yararlanmış, bu durum bir türlü engellenememişti. Kuzey Irak meselesi zaman geçtikçe yalnızca bir PKK ile mücadele sorunu olmaktan sıyrılıp Ankara’nın tüm Irak politikasını buna ilaveten tüm Ortadoğu politikasına ipotek koymaya başlamıştır. Kuzey Irak meselesi, 2003 Mart ayının ertesinde Ankara-Washington münasebetlerini zehirlemekte olan bir numaralı sorundu. Böylelikle bu alan Ankara’nın hem bölge içi hem bölge dışı münasebetlerinde belirleyici bir hale gelmiştir. Türkiye, bu şartlarda bir Ortadoğu politikası ortaya koyamamaktaydı. Çünkü Ortadoğu’ya baktığında Irak’ı görmekte, Irak söz konusu olduğunda ise dikkatini tümüyle Kuzey Irak’a yoğunlaştırmak zorunda kalmıştır.

2003 Mart’ında ABD’nin Irak’ı işgalinin ertesinde Kuzey Irak’ta durum Ankara açısından iyice çıkmaza girmiş durumdaydı. PKK varlığının ortaya koyduğu tehdide ilaveten Barzani ve Talabani gruplarının “ bağımsız devlet kurma hayalleri” de söz konusu olmuştur. Kuzey Irak’a yönelik izlenen Türk politikası, 2004 ve 2005’ten itibaren değişmeye başlamıştır.[2]  Ankara’daki yetkililer, “bütün Irak’ı kapsayan” bir politika takip etmişlerdir. Kuzey Irak’a yalnızca PKK terörü penceresinden değil Irak’ın geneli çerçevesinden bakılmaya başlanmıştır. Irak politikasını ortaya koyacak olan Ortadoğu’da büyük resim olmuştur. Ankara böylelikle kendi coğrafyasında “ölçek büyütmüştür.” Ahmet Davutoğlu, Mayıs 2004’te yaptığı bir açıklamada Türk dış politikasında Kuzey Irak coğrafyasının yerini şu şekilde tanımlamıştır:

“Uzun perspektifte Kuzey Irak’ı, Türkiye’yi Orta Irak’a ve hatta güneyde Basra’ya bağlayacak bir geçiş yolu olarak görmemiz, bu anlamda ekonomide, kültürel ilişkilerde bir ön hattımız olarak değerlendirerek orayı kendimize entegre etmeye çalışmamız gerekir.”

Erbil, Bağdat ve Ankara arasında karmaşık bir üçlü satranç oyunu oynanmaktadır. Fakat bu satranç tahtasının parçaları olmalarına rağmen Irak, Türk ve Kürt politikacıların, Batılı petrol şirketlerinin ve sıradan Iraklıların her birinin kendi ait gündemleri vardır.[3] Tahran ve Washington gibi bölge dışındaki güçler, kendi parçalarından hareket etmek suretiyle oyunu dikkatli bir biçimde izlemektedirler. Ankara, Kuzey Irak bölgesiyle ilişkili kurmaktan daha çok kazanç sağlayabilir ve özellikle enerji alanında kendi enerji güvenliğini geliştirebilir. Fakat Irak’ın geri kalanında uzun vadeli temel çıkarları vardır ve bunlara taviz vermekten kaçınmak için çok dikkatli oynamak zorundadır. Bunun yanı sıra Erbil kendi hidrokarbon kaynaklarını kullanmak suretiyle Bağdat’tan kendi ekonomik geleceğini ve siyasi özerkliğini garanti altına alma arayışındadır. Politika ve coğrafi gerçekliklerden dolayı, bu durum ihraç rotaları için kendisini Türkiye’ye bağımlı yapmaktadır.

Londra merkezli bir petrol firması olan Gulf Keystone’un Ağustos 2009’da Erbil’in 85 km kuzeyinde ve Türkiye sınırı civarında bir bölge olan Şekhan’da 10 milyar varilden fazla bir petrol rezervi bulması Bölgesel Kürt Yönetimi’ni, enerji pazarının en dikkat çekici oyuncularından birisi haline getirmiştir.[4] 2009’un ortasında keşfedilen bu petrol rezervinin Haziran 2012’de gelindiği zaman en iyimser tahminle 15 milyar en kötümser tahminle 12,4 milyar varil olduğu öngörülmektedir. 2009 rakamlarıyla Irak’ta keşfedilen diğer petrol rezervlerinin mesela Kerkük’ün takriben 7-10 milyar varil, Basra Körfezi’nin 20 milyar varillik petrol rezervini elinde bulundurduğu düşünüldüğünde Şekhan’daki keşfin ehemmiyeti daha iyi idrak edilmektedir. Şekhan’daki keşif; sorunlu bir bölge konumunda olan Kerkük’teki petrol rezervi ile beraber ele alındığında Bölgesel Kürt Yönetimi’ni kayda değer bir enerji gücü haline getirmiştir. Takriben 5 milyonluk bir nüfusa sahip bir yapı olan Bölgesel Kürt Yönetimi, yabancı petrol firmalarından 2012 rakamlarıyla takriben 10 milyar dolarlık bir yatırım çekme konusunda başarı sağlayabilmiştir. Gulf Keystone tarafından gerçekleştirilen bu keşif Exxon Mobil, Chevron, Gazprom Neft ve Total gibi diğer büyük enerji firmalarının da bölgeye olan alakasını yoğunlaştırmıştır. Bu firmalar 2011 ve2012 senelerinde Erbil ile birtakım antlaşmalar akdetmişlerdir.[5]


sina ırak1

Kaynak: http://www.1derrick.com/uploads/post/0169491001361430198.gif

Enerji temelindeki bu çekiciliğine karşın Erbil yönetimi 2012 senesi içinde iki kayda değer problem ile yüz yüze kalmıştır. İlk olarak merkezi Irak yönetimi, enerji firmalarıyla petrol alanında anlaşma yapma yetkisinin kendisinde olduğu iddiasında bulunurken, petrol ihracatının Bağdat’ın tekelinde bir konu olduğunun altını çizmektedir. Bu da ikinci soruna sebebiyet vermekte ve çıkarılan petrolün var olan boru hatları kanalıyla dışarıya taşınmasına Bağdat yönetimi tarafından izin verilmemektedir. Sonuçta, Erbil ve Bağdat arasında enerji üzerinden cereyan eden gerginlik Nisan 2012’de bir çıkmaz halini almış ve Bağdat Kürt bölgesinde faaliyet göstermekte olan petrol işletmecilerine ihracat gelirlerinden elde edilen 1,5 milyar dolarlık ödemeyi durdururken, Erbil de boru hatlarından petrol sevkiyatını askıya almıştır. Ağustos ayının sonunda taraflar aralarında anlaşarak petrol sevkiyatını yeniden başlatmış olsalar da Bağdat bu tarz gelişmelerin Erbil’i kendisinden daha da bağımsız bir hale getireceğinin idrakindedir. Merkezi Irak idaresine boru hatları vasıtasıyla bağımlı olmak da Erbil’in özerk harekette bulunma imkânlarını kısıtlamaktadır. Tam da bu esnada sahneye giren oyuncu ise Bölgesel Kürt Yönetimi açısından kuzeyden iktisadi ve politik manada dünyaya açılma şansı sağlayan Ankara olmuştur.

sina ırak2

Kaynak: http://img820.imageshack.us/img820/1861/map2qo.jpg

Erbil, 2012 senesi itibariyle günlük takriben 200.000 varil petrol ihracat kapasitesine sahip bulunmaktadır. 2012 senesinde Erbil yönetimi petrolü iki rotadan dışarıya satarken bunlardan ilki Türkiye ve Irak arasında uzun zamandan beri faaliyette olan Kerkük-Yumurtalık boru hattı vasıtasıyla gerçekleştirilirken, ikincisi Türkiye-Irak sınırında faaliyet gösteren tankerler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.[6] İlk rota daha işlevsel olmasına karşın Erbil’in kayda değer ölçüde Bağdat’a bağımlı hale getirdiğinden, özellikle Nisan ayında cereyan eden gerginliğin ertesinde Bölgesel Kürt Yönetimi yeni boru hatları inşa etme stratejisini ilan etmiştir.

Var olan boru hatlarının yalnızca Kerkük bölgesindeki petrol rezervlerinde çıkarılan petrolü taşıma çerçevesinde oluşturulduğu dikkate alındığında Erbil idaresi Şekhan benzeri petrol rezervlerini faaliyete geçirebilmek amacıyla da boru hatlarına gereksinim duymaktadır. Bu sebeple 2012 senesinde gerçekleştirilen çalışmalarla Süleymaniye, Kerkük, Erbil ve Dohuk rotasında güneyden kuzeye kadar uzanmakta olan yeni bir boru hattı yapılmıştır. Bu boru hattı kanalıyla Bağdat-Ceyhan arasındaki boru hattının Türkiye sınırındaki Fişhabur noktasına bağlanmasını düşünülmektedir. Sonuçta bu hat bir yandan Bağdat’a olan bağımlılığı ortadan kaldırmış olacak öte yandan da günde 1 milyon varilden fazla petrol ihracatına fırsat vermiş olacaktır.Türkiye özelinde ise Erbil ile enerji münasebetleri enerji kaynaklarını farklılaştırmak ve böylece Moskova ve Tahran’a olan bağımlılığı düşürmek, daha ucuz enerji girdisi tesis etmek, hızlı büyüme ile beraber artış kaydeden enerji gereksinimi karşılamak ve ülkeyi enerji transfer merkezi haline getirerek karşılıklı bağımlılık fırsatlarından yararlanmak gibi dört temel üzerine bina edilmiştir.

Kuzey Irak yönetiminin hidrokarbon kaynakları federal Irak’ın kaynakları ile karşılaştırıldığında görece olarak mütevazı durumdadır (özerk Kürt bölgesi haricindeki ülke). Federal Irak’ın rezervleri 143 milyar varildir ki bu; dünyanın beşinci büyüğü olduğu anlamına gelmektedir. Bu 200 milyar varile veya daha fazlasına çıkabilecektir. Ayrıca 127 trilyon kübik fit gaza sahiptir ki bu kategoride dünya on ikincisi olup, bunun artma olasılığı da söz konusudur.[7] Buna karşılık, Iraklı Kürtler – tartışmalı bölgede kalan Kerkük bölgesinde mevcut durumda 12 milyar varil petrol ve 22 trilyon kübik fit gaza sahiptirler. 30-60 milyar varil civarında petrol bulmayı ummaktadırlar. Şu ana kadarki en büyük bölgeler; 3,3 milyar varil petrole sahip Shaikan bölgesi, 1,2 milyar varil petrole sahip Bardarash ve bunların arasında 10 trilyon kübik fit civarında gaza sahip Khor Mor ve Cemcemal bölgeleridir. Geliştirme bağlamında en gelişmiş olan bölgeler 771 milyar varil rezervi olan DNO’nun Tawke sahası, Türk firması Genel Enerji’nin sahibi olduğu Tak Tak bölgesi (647 milyon varil) ve yerel güç istasyonlarına gaz sağlayan Khor Mor sahasıdır. Kuzey Irak bölgesinin petrol kaynakları Irak’ın toplam rezervlerinin onda biri civarında olmasına rağmen 5 milyon civarında nüfus çerçevesinde ele alındığı zaman bu hala çok önemlidir.

sina ırak3

Kaynak: http://www.mei.edu/sites/default/files/Figure%202A_2.jpg

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi 2016 yılı itibariyle üretim kapasitesini 1 milyon varile çıkarmayı planlamaktadır ki bu Ekvator veya Azerbaycan’dan daha büyük olacağı anlamına gelmektedir. Bu; 12 milyar dolar civarında olan bütçedeki mevcut Kürt payı düşünüldüğünde mevcut petrol fiyatlarıyla yılda 35 milyar dolar civarında bir gelirin elde edilebileceği anlamına gelmektedir. Bu durum Kuzey Irak’taki hidrokarbon kaynaklarının sağlıklı veya istikrarlı bir ekonomi olabilmesi için temel oluşturabileceğini göstermektedir.[8] Bu kaynaklar çoğunlukla 2005 senesinden bu yana çeşitli uluslararası petrol firmaları ve ilk başta ufak olan fakat şu anda çeşitli büyük firmalarla beraber katılımda bulunan şirketler tarafından keşfedilmiştir. Bakan Ashti Hawrami altındaki Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanlığı, ortaklarını aralarında Türk, Avrupalı, Kanadalı, Amerikalı, Çinli, Hintli, Rus, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer firmaları büyük bir dikkatle çok çeşitli temsilcilikler vermek için seçmiştir. Bunların tümünde başarılı olunamamıştır. Aralarında Kore Ulusal Petrol Şirketi ve Hint firmasının olduğu bazı şirketler geri çekilmiştir. Fakat tüm jeolojik başarı çok etkileyici olmuştur.

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, Türkiye kanalıyla transit olarak satılabilecek ve/veya Türk pazarında sunulabilecek petrol ve gaz bakımından önemli bir potansiyel tedarikçidir. Petrol normalde geri ödenebilir bir metadır fakat şu ortaya konabilir ki başka bir coğrafi çıkışı olmamasından ötürü, Kürt petrolü, herhangi bir yerdeki kesintiler durumunda Türkiye için hayati bir temin kaynağıdır.[9] Aynı zamanda Irak’a alternatif ihraç rotaları sağlama Türkiye’nin de çıkarına olacaktır. Bu olduğu takdirde Ankara kısmen bir miktar geçiş ücretleri kazanabilecek ve kısmen de Bağdat üzerinde siyasi bir kaldıraca sahip olabilecektir. Fakat en hayati olarak, şu anda gerçekleşmesi mümkün görünmese de Irak’ın petrol kesintilerinin tehdidini azaltmış olacaktır ki böyle bir kesinti, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu tüm tüketiciler için petrol fiyatlarının artışına neden olacaktır.

sina ırak4

Kaynak: http://www.aljazeera.com/mritems/Images/2011/12/28/20111228132834721734_20.png

Gaz konusunda Türkiye’nin çıkarı daha açıktır. Bu noktadaAnkara Azerbaycan, Rusya ve İran gibi tedarikçi ülkelerin kaynaklarıyla birleştirilip Avrupa pazarlarına gaz gönderilmesine yönelik Kürt gaz kaynaklarının tedarik edilmesi için uygun şartları görüşecek bir pozisyondadır. Karadeniz’in altından giden Güney Akım Projesi’nde Rusya’nın kaydettiği ilerlemeler, Avrupa gaz pazarının gerektiğinden fazla gaz alabileceği ve durgunluk ve de gazın kömür karşısında rekabet eksikliği olasılığını ortaya koymaktadır ki bu durum 2020’den önce mümkün görünmemektedir. Fakat Ankara, Güney Doğu ve Merkezi Avrupa’nın ve de bir ihtimal İtalya’ya gaz sağlayacak çeşitli seçeneklere yol açabilecek TANAP konusunda ilerlemeler kaydetmektedir. Kuzey Irak gazı, birkaç yıl önce Avrupa için ortaya çıkan önemine sahip olmasa da sonuçta önemli bir potansiyele sahiptir.

İran’ın gaz tedarik miktarları güvenilir değildir. Kışın Tahran’ın iç talebinin yükselmesinden dolayı bu mevsimde gaz kesintileri yaşanmaktadır. Tahran’a yönelik yaptırımların artan ağırlığından dolayı – Aralık 2012’de ABD Senatosu liderliğinde önerilen yeni bir yaptırım tarafından hedef alınmakta –  altın için gaz ticaretine yol açan bir biçimde Türkiye İran’dan tedarik ettiği gazın ücretlerini ödemede zorlanmıştır.[10] 2011 senesinde günde 4,4 milyar metreküp olan gaz tüketimi, Türkiye’yi Avrupa’nın en büyük dördüncü gaz tüketicisi yapmaktadır. Bu gaz tüketimi 2001’den bu yana yıllık tabanda kaydedilen % 11’lik büyümeyle istisnai bir biçimde artmaktadır. Bunun aksine, Avrupa’daki diğer büyük gaz pazarlarında düşüşler yaşanmaktadır. Eski Sovyetler Birliği haricinde yalnızca Almanya, Birleşik Krallık ve İtalya daha fazla tüketime sahiptir.

Bu çerçevede, günde olası 1,45 milyar metreküplük Kuzey Irak gaz ihracatı, İran’ı kat be kat ikame etmekte ve üç yıl boyunca %10 civarındaki talep artışını karşılamaya yetmektedir. Kuzey Irak gazını pazarlamak için biricik rotanın Türkiye üzerinden olmasından dolayı – Bağdat ile ilişkilerde temel bir ilerlemeyi dikkate almadan – Türkler uygun bir fiyat alabilmeyi ve/veya diğer tedarikçiye ödemek zorunda olduğu fiyatı düşürebileceklerdir. Gösterge olarak, milyon başına İngiliz termal birimlerinde (MMBtu) Kuzey Irak gaz miktarlarındaki 1 dolarlık indirim Türkiye’ye her yıl 500 milyon dolar tasarruf ettirecektir. Avrupa’daki gaz ithalat fiyatları şu anda yaklaşık MMBtu başına 12 dolardır.

sina ırak5

Kaynak: http://www.oilvoice.com/ckfinder/userfiles/images/gas_prices.png

İronik olarak Ankara’nın Kuzey Irak konusuyla ilgili problemlerinin sürmesine rağmen, Türk yetkililer Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nden yetkililerle beraber bölgedeki doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasına olanak sağlayan bir anlaşmanın şartları üzerinde müzakere etmektedirler.[11] Bu alanda 2012 senesinde Ankara tarafından atılan en somut girişim, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın 21 Mayıs tarihinde Erbil’e yaptığı ziyaret esnasında Bölgesel Kürt Yönetimi ve Türkiye arasında günlük 1 milyar varil kapasiteye sahip bir boru hattının yapılacağının ilan edilmesi olmuştur. 2012 Temmuz’unun sonunda Ankara ve Erbil arasında tankerler vasıtasıyla petrol ticareti yapılmaya başlanmış ve Habur sınır kapısının bu tür bir transfer bakımından yetersiz olduğu dikkate alınarak sınırda yeni kapıların açılacağı 2012 senesi içinde çeşitli ortamlarda tekrar edilmiştir. Ankara ve Erbil arasındaki enerji temelli bu yakınlaşma ve Ankara’nın Bağdat yönetiminin Erbil üzerindeki yaptırımlarını devre dışı bırakan stratejisi Maliki idaresinde ciddi ölçüde rahatsızlıklara neden olmuştur.

sina ırak6

Kaynak: http://www.bne.eu/sites/default/files/blob-images/209b-Kurdistan_oil_Fields.jpg

Hükümetler seviyesindeki bu münasebetlere ilaveten Türkiye orijinli enerji şirketleri de Kuzey Irak’ta birtakım enerji yatırımları gerçekleştirmişlerdir. Mesela Çukurova Holding’in iştiraki olan ve daha sonrasında 2,1 milyar dolar karşılığında kayda değer bir bölümü bir İngiliz ortaklığına satılmış olan Genel Enerji firması, Kuzey Irak’taki petrol alanlarında en faal firmalardan biri olarak ön planda yer almaktadır.[12] Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları içinde en çok petrol üretiminin gerçekleştirildiği Tak Tak ve Tawke petrol alanlarında faaliyet gösteren Genel Enerji bölgede en fazla petrol üretimi gerçekleştiren firma pozisyonundadır. Buna ek olarak, Ağustos 2012’de Heritage Oil’in Kuzey Irak’ta yer alan ve doğalgaz kaynaklarını içeren Miran sahasındaki yüzde 26’lık hissesini 156 milyon dolara satın alarak buradaki hisse oranını yüzde 25’ten 51’e kadar yükseltmiştir. Firma bu satın almayla yetinmeyerek 2012 senesi süresince takriben 1 milyar dolar tutarındaki satın alma faaliyetleriyle Bölgesel Kürt Yönetimi’ndeki en kuvvetli enerji oyuncularından biri halini almıştır. Kuzey Irak bölgesinin takriben 3 trilyon metreküp civarında gaz rezervini elinde bulundurduğu ve buna karşılık olarak da Türkiye’nin artış gösteren gaz gereksinimi ve de gaz kaynaklarını farklılaştırma politikası göz önünde bulundurulduğunda, Genel Enerji’nin Türkiye’yi bu hususta ana piyasa olarak tercih etmesi daha iyi idrak edilebilir.

sina ırak6 sina ırak7sina ırak8

Türkiye ve Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki münasebetler çerçevesinde 2012 senesinde cereyan eden bir başka gelişme ise Erbil’in elektrik enerjisi konusunda Ankara’ya olan bağımlılığının sona ermesidir.[13] 2012 senesine değin elektrik enerjisi gereksinimini dikkate değer oranda Türkiye’den ithalatla gerçekleştiren Bölgesel Kürt Yönetimi yapılan doğalgaz temelli enerji santralleri yardımıyla dışarıya olan bağımlılığını sona erdirebilmiştir. Üstelik kısa zaman zarfında Erbil’in Irak’ın diğer bölgelerine elektrik enerjisi satabilecek konuma da erişeceği düşünülmektedir.

Taner Yıldız’ın Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ve Petrol Bakanı Ashti Hawrami ile Mayıs 2012’de Erbil’de yaptığı görüşmelerde, Türk hükümeti ilk defa Kuzey Irak Kürtleri ile enerji konularında işbirliği yapmak istediğini ifade etmiştir.[14] Bunu takiben Eylül 2012’de İstanbul’da, Hawrami, Türk pazarına yılda 15 milyar metreküp gaz göndermeye ve Avrupa’ya yönelik ek miktarların boru hattı veya sıvılaştırılmış doğalgaz şeklinde gönderilmesi konusunda planların olduğundan söz etmiştir. Fakat ilk önce Bağdat ve Erbil arasında ilişkiler geliştirilmeli ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin önündeki Irak Merkezi Hükümeti tarafından kabul edilen yeni bir petrol kanunu, gazın büyük miktarlarda ihraç edilebilmesi için planları daha da geliştirmelidir.

Irak’ın güney bölgesindeki associated gaz rezervlerinin geliştirilmesi artan petrol üretimi eğilimlerinin yolunu takip edecektir.[15] Gazın boşa yanmasının azaltılması bu gelişme için hayati olacaktır. İhracat için ek petrol miktarlarını serbest bırakmak için üretilecek olan ek gaz miktarları iç piyasaya tahsis edilecektir. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin olduğu bölgedeki nonassociated doğal gaz rezervlerinin geliştirilmesi ilk başta iç piyasayı hedefleyecektir. Gerçekte, Kürt Bölgesel Yönetimi doğalgaz kullanan kurulu güç üretim kapasitesi için 2015 hedefini üç kattan daha fazla arttırmıştır. Fakat ikinci aşamada, Kürt Bölgesel Yönetimi kendi doğalgazını Türkiye’ye ihraç edebilir. Özellikle, Kürt Bölgesel Yönetimi’nin 2020-25 itibariyle 10 milyar metreküp doğalgazının Türkiye’ye ihraç edilmesini beklemek olasılık dâhilindedir.

Kasım 2013’te AKP hükümeti, Kürt Bölgesel Yönetimi ile 2017’de 4 milyar metreküp, 2020’de 10 milyar metreküp ki burada miktarın yılda milyar metreküpe çıkarılması seçeneği de bulunmaktadır, bir gaz satış anlaşmasını neticelendirmiştir.[16] Gaz, İngiliz-Türk enerji şirketi Genel Enerji tarafından Kuzey Irak’ta geliştirilmekte olan sahalardan gelecektir. BOTAŞ, Mardin’e gidecek bir boru hattının inşasına başlamıştır ki bu gelecekte Silopi’deki Türk-Irak sınırına uzatılabilecektir.[17] Erbil ve Bağdat arasında Kürt Bölgesel Yönetimi’nin petrol ve doğal gaz sahalarını geliştirme ve Irak merkezi hükümetinin izni olmadan hidrokarbon kaynaklarını ihraç etme hakkı olup olmadığı konusunda devam eden anlaşmazlıklar ertelemelerle ve Türkiye’nin 2017’de Irak Kürdistan’ından gaz alamamasıyla sonuçlanabilir. Kürt Bölgesel Yönetimi,  sıvılaştırılmış doğal gazı Türkiye’nin Ceyhan Limanı’nda inşa edilecek bir gaz sıvılaştırma tesisi kanalıyla ihraç etme konusuyla ilgilenmekteydi ancak bu durum şu anda muallakta gibi görünmektedir.

Uluslararası medya tarafından Kürt Bölgesel Yönetimi’nden Türkiye’ye akan ham petrol konuşulurken, bu hareketin hukuksallığı, siyaseten kabul edilebilirliği ve anlaşılmazlığı konusunda şüpheler uyandırmıştır. Bu petrol ticareti, büyük enerji ihtiyacı olan Türkiye için ticari bakımdan çekicidir fakat aynı esnada siyasi açıdan tehlikelidir/risklidir.[18] Türk hükümetinin açık olmamasına nazaran Kürt Bölgesel Yönetimi ile yapılan anlaşmanın ekonomik ve teknik boyutlarının açıklanmaması Türkiye içinde eleştirilerle karşılamıştır ki gelecek seneki seçimlerin yaklaştığı düşünüldüğünde özellikle riskli bir davranıştır. Kürt Bölgesel Yönetimi’yle yapılan bu anlaşma, Türkiye’nin güvenilir enerji terminali olma konusundaki uluslararası inanca da zarar verebilir. Çünkü Ankara, Kürt Bölgesel Yönetimi’yle ilişkilerini takiben, Bağdat ile 30 yıllık bir transit petrol geçişi sözleşmesi bulunmasına karşılık gri bir bölgede hareket etmektedir. Ankara, eğer kapsayıcı bir strateji geliştirebilirse bu olumsuzlukların üstesinden gelebilecek ve Erbil ve Bağdat arasında uzlaşma sağlayabilecektir. Türkiye’nin Kuzey Irak petrolü için tek uygun yol olduğu gibi Anadolu Ajansı’nda yer alan değerlendirmelerden kaçınılmalıdır.

Türkiye, federal ve bölgesel idareler arasında ayrım yapmadan Irak petrol ve gazının ihracatı için en güvenilir ortak olma konusunda kendini konumlandırmaya yönelik politikalar takip etmelidir.  Türkiye, sadece Irak ile olan ilişkilerine yatırım yapmayıp aynı zamanda bunu AB ile olan ilişkilerine de yansıtan bir stratejik harekette bulunmalıdır. Petrol ticaretini takiben, Ankara, Anadolu Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı’nın güneydoğu ayağını inşa etmek suretiyle Irak gazını Güney Gaz Koridoru’na bağlayabilirse, gerçek fiyat rekabetçiliği doğurabilecek ve Avrupa’ya yönelik bu yeni enerji koridoru üzerinde Azerbaycan gaz tekelinin riskini düşürebilecektir. Sonuçta, Ankara-Erbil-Bağdat arasında normalleştirilmiş enerji ilişkilerini temel alan bir ortaklık, Türkiye’nin AB ile yeni enerji köprüleri kurmasına, Avrupalı tüketiciler için gaz fiyatlarının düşürülmesine ve Ankara-Brüksel ilişkilerinin güçlendirilmesine yardımcı olabilecektir.

Bu konuyla ilgili en son gelişme olarak Enerji Bakanı Taner Yıldız, Ceyhan’da beklemekte olan Kuzey Irak petrolünün uluslararası pazara yollanmasına başladığını ifade etmiştir.[19] Reuters’a yaptığı açıklamada Yıldız, “Kuzey Irak’a ait 1 milyon varil petrolün Ceyhan’dan yüklemesi halen devam ediyor. Yükleme bugün itibariyle tamamlanmış olacak” ifadesini kullanmıştır. Bağdat’tan ayrı olarak Kuzey Irak yönetimi tarafından Türkiye’ye Aralık ayı başından itibaren yollanan petrol Ceyhan’da depolanmaktaydı. Ceyhan’da depolanan petrol miktarı 2,5 milyon varile erişmişti. Yetkililer, satışın Kuzey Irak tarafından gerçekleştirildiğini ve bu noktada Türkiye’nin herhangi bir rol oynamadığının altını çizmektedirler.

Kürt Bölgesel Yönetimi Doğal Kaynaklar Bakanı Ashti Hawrami tarafından Reuters’a yapılan bir açıklamaya göre Kürtlerin 2015 sonu itibariyle petrol ihracatlarını sekiz kat arttırmaya yönelik planları bulunmaktadır.  Hawrami, Kürt petrol ihracatlarının takriben bir ay içinde günde 250 bin varile çıkabileceğini ve 2014 sonu itibariyle de günde 400 bin varile yükseleceğini ifade ederek 2015 sonunda bu rakamın günde 1 milyon varile ulaşabileceğinin altını çizmektedir.[20] Irak’ta IŞİD’in ilerleyişinden sonra iki hafta önce Kürt peşmerge güçleri tarafından ele geçirilen Kerkük bölgesindeki petrol kaynakları da buna dâhildir. Kerkük’ün kontrolünü almalarıyla beraber, Kürtler, Irak güçlerinin İŞİD’den kaçtıktan sonra ortaya çıkan güvenlik boşluğunu doldurmakta olduklarını ifade etmektedirler. Hawrami tarafından üzerinde durulan bir husus ise Kürtlerin ilerlemeleri Bağdat ile paylaşacağıdır. Hawrami ayrıca şu ifadeleri de kullanmıştır: “Biz Bağdat hükümetiyle Anayasa çerçevesinde beraber çalışmak istiyoruz. Bağdat, Kerkük’ten ihraç ettiği petrolden kendi payını alacaktır. Kaynaklar ve gelirler paylaşılmalıdır. Fakat Musul öncesi Irak ortadan kalkmıştır ve şimdi yeni bir gerçeklik söz konusudur. Biz Bağdat’ta gücü merkezileştirmeyi, zorbalık etmeyi ve göz korkutmayı isteyen Bağdat’taki bazı kişiler tarafından yönetilmek/emri altında olmak istemiyoruz. Bizim güç paylaşımı ve gelir paylaşımına dayanan gerçek bir federal sisteme ihtiyacımız var.”

Sonuç

Irak, sahip olduğu zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarıyla dünya enerji jeopolitiğinde kayda değer bir konumda yer almaktadır. Mart 2003’teki Amerikan müdahalesinin ertesinde günümüzde de etkilerini giderek arttıran istikrarsız bir ortama girmiştir. Üçe bölünmeye doğru adım adım giden Irak’ta Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında büyük bir çekişme yaşanmaktadır. Kürtlerin gittikçe artan bağımsızlık talepleri ve Şiilerin kontrolündeki merkezi Irak hükümeti arasındaki ilişkiler her geçen gün daha da kötüleşmektedir. Son birkaç ayda Irak Şam İslam Devleti adlı terör örgütünün Irak’ta faaliyetlerini arttırması ve Irak’ın kritik şehirlerini ele geçirmesi alarm zillerinin çalmasına yol açan bir durumdur.

Irak ordusunun İŞİD karşısında aciz duruma düşüp savaşmadan bulunduğu yerlerden geri çekilmesi olayı daha da vahim bir hale getirmektedir. Kürtler ise bu durumdan azami ölçüde yararlanarak bağımsız bir devlet kurmaya yönelik girişimlerini iyice arttırmaktadırlar.  Son olarak, İŞİD’in ilerleyişi yardım olmadan durduramayacağını anlayan Bağdat yönetimi Rusya’dan savaş uçakları talebinde bulunmuştur. Ayrıca, İŞİD’in nükleer malzemeleri de ele geçirmesi Bağdat’ın uluslararası yardım isteğinde bulunmasına yol açmıştır.

Irak’ın hidrokarbon kaynaklarının dikkat çekici bir bölümü Kuzey Irak’ta yer almaktadır. Irak’ın işgalinden nispeten daha istikrarlı ve sakin bir bölge olan Kuzey Irak, bu konumunu devam ettirmek istemektedir. Merkezi Irak yönetiminin bütün itirazlarına karşın Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, uluslararası enerji şirketleriyle kendi bölgesindeki muazzam zenginlikteki hidrokarbon kaynaklarının çıkartılması, işletilmesi ve dünya pazarlarına sunulmasıyla ilgili olarak anlaşmalar imzalamaktadır. Irak Merkezi Yönetimi ise, bunun Irak Anayasası’na aykırılık teşkil ettiğini ve kendisinin bu süreçten devre dışı bırakılmasının yasal olmadığının altını çizmektedir.

Bu durum Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ni sahip olduğu hidrokarbon rezervlerinin dünya piyasalarına aktarılması hususunda arayışlara itmektedir. Burada ön plana çıkan ülke Türkiye’dir. Enerji stratejisinin temel parametrelerinden biri olarak enerji terminali olmayı ortaya koyan Ankara, petrol ve doğal gaz tedarikçilerini çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Bunun sadece kendisi için değil aynı zamanda Avrupa enerji güvenliği açısından da elzem olduğu Ankara’nın vurguladığı hususlar arasında yer almaktadır. Tek bir kaynak ülkeye aşırı bağımlılığının zararlı olduğu herkesçe malum olan bir durumdur. Komşularla sıfır sorun politikası kapsamında Kuzey Irak’a önem veren Türkiye, bu bölgenin hidrokarbon kaynaklarının çıkartılması, geliştirilmesi ve dünya pazarlarına taşınması konusuna özel bir önem atfetmektedir. Kendisinin bunun için vazgeçilmez biricik bir rota olduğu düşünen Ankara, Bağdat hükümetini devre dışı bırakarak Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’yle çok sıkı ilişkiler tesis etmektedir.

Erbil ve Ankara arasında enerji temelinde özel ilişkiler geliştirilmesi, Türkiye’nin enerji güvenliği açısından önemli bir hamle olsa da bunu merkezi Irak hükümetini bypass etmek suretiyle gerçekleştirmek, dış politikasında sürekli olarak devletlerin toprak bütünlüklerine saygı ve uluslararası hukuka saygı prensiplerini savunan politikalarıyla büyük çelişki arz etmektedir. Türk ve Amerikalı yetkililerin Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyoruz yolundaki beyanatları bu çerçevede anlamsız kalmaktadır. Irak’ı işgal eden ve sadece Kürtleri ön plana çıkaran Washington şu anda durumu toparlayamamaktadır ve kontrol edememektedir. İŞİD’in ilerleyişi karşısında askeri müdahalede bulunmayacağını vurgulayan Beyaz Saray’ın tavırları merakla beklenmektedir. Şiiler ve Sünniler arasındaki mezhep çatışmasının daha da alevlendiği Irak’ta Türkiye’nin Şiileri dikkate almadan ve onları devre dışı bırakan bir politika takip etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Türkiye, şu anda mezhepçi bir politika izlediği yönünde ciddi eleştirilerle karşı karşıyadır. Ortadoğu gibi bir bölgede tek yanlı politika izlemek kimsenin hayrına değildir. Bölge, tarihte bu tarz politikalar uygulandığı takdirde ne gibi kötü sonuçların ortaya çıkabileceğinin örnekleriyle doludur. Onun için Türkiye izlemekte olduğu tek yanlı politikalardan bir an önce vazgeçmeli ve daha kapsayıcı politikalar takip etmeye başlamalıdır. Zira zararın neresinden dönülürse kardır.

Sina KISACIK

 

[1] Gürkan Zengin, Hoca: Türk Dış Politikası’nda “Davutoğlu Etkisi”, (İstanbul: İnkilap Kitabevi, 2010), s. 153.

[2] Ahmet Davutoğlu, Teoriden Pratiğe: Türk Dış Politikası Üzerine Konuşmalar, (İstanbul: Küre Yayınları, 2013), ss. 146-147.

[3] Robin M. Mills, “Northern Iraq’s Oil Chess: Energy, Politics and Power”, Insight Turkey, Cilt: 15, Sayı: 1, 2013, ss. 51-52.

[4] Gulf Keystone Petroleum Ltd, “Kurdistan Region of Iraq”, http://www.gulfkeystone.com/operations/kurdistan-region-of-iraq, (Erişim Tarihi: 27 Mayıs 2014).

[5] Ali Balcı, “Türkiye’nin Irak Politikası 2012: İki Irak Hikâyesi”, Burhanettin Duran, Kemal İnat ve Ufuk Ulutaş (ed.), Türk Dış Politikası Yıllığı 2012, (Ankara: SETA Yayınları, 2013), ss. 127-128.

[6] Gönül Tol, “Untangling the Turkey-KRG Energy Partnership: Looking Beyond Economic Drivers”, Global Turkey in Europe, Mart 2014, Policy Brief 14, http://www.iai.it/pdf/GTE/GTE_PB_14.pdf, s. 2, ( Erişim Tarihi: 22 Mayıs 2014).

[7] Bu konu hakkında daha fazla ayrıntı için bakınız,  U.S. Energy Information Administration, “Country Analysis Brief: Iraq”,2 Nisan 2013, http://www.eia.gov/countries/analysisbriefs/Iraq/iraq.pdf, (Erişim Tarihi: 24 Mayıs 2013).

[8] “Kurdistan aims for one million barrels of crude per day by 2016”, IJK News, http://ikjnews.com/?p=2091, (Erişim Tarihi: 14 Haziran 2013).

[9] Mills, “Northern Iraq’s Oil Chess: Energy, Politics and Power”, s. 58.

[10] Daniel Bombey, “Turkey: so it is gold for gas after all”, BeyondBricsBlog, Financial Times, 23 Kasım 2012, http://blogs.ft.com/beyond-brics/2012/11/23/turkey-so-it-is-gold-for-gas-after-all/?Authorised=false#axzz2WCatxLQk, (Erişim Tarihi: 14 Haziran 2013).

[11] Emre İşeri, Oğuz Dilek, “The Nexus of Turkey’s Energy and Foreign Policy with Iraqi Kurdish Oil: The Iranian Connection”, Ortadoğu Analiz, Şubat 2013, Cilt:5, Sayı: 50, http://www.orsam.org.tr/en/enUploads/Article/Files/2013222_emreiserioguzdilek.pdf, ss. 30-31, (Erişim Tarihi: 26 Mayıs 2014).

[12] Emre Peker, Justin Scheck ve Matt Bradley, “Tanker Carrying Iraqi Kurdistan’s Crude Sets New Course for Iraqi Politics”, The Wall Street Journal, 23 Mayıs 2014, http://online.wsj.com/news/articles/SB10001424052702303749904579579672201815450, (Erişim Tarihi: 26 Mayıs 2014).

[13] “Power production to double in three years”, The Kurdish Globe, 14 Şubat 2013, http://www.kurdishglobe.net/article/FE3DD6CAFFBD9A640F9113FD6D379D06/Power-production-to-double-in-three-years.html, (Erişim Tarihi: 26 Mayıs 2014).

[14] Joel Wing, “Iraq’s Kurds Gambit on Pipelines to Turkey may not Pan Out,” Musings On Iraq, 29 Mayıs 2012, http://musingsoniraq.blogspot.com/2012/05/iraqs-kurds-gambit-on-pipelines-to.html, (Erişim Tarihi: 19 Nisan 2013).

[15] Simone Tagliapietra, “Turkey as a Regional Natural Gas Hub: Myth or Reality?”, Turkish Policy Quarterly, Cilt:2, Sayı: 4, Kış 2014, ss. 93-94.

[16] “Genel Energy’s production and revenues rise in 2013”, Digital Look, 15 Ocak 2014, http://www.digitallook.com/news/21417814/Genel_Energy_s_production_and_revenues_rise_in_2013.html, (Erişim Tarihi: 11 Temmuz 2014).

[17] “Botas begins construction of KRI link”, Interfax Natural Gas Daily, 15 Ekim 2013, http://interfaxenergy.com/gasdaily/article/4301/botas-begins-construction-of-kri-link, (Erişim Tarihi: 11 Temmuz 2014).

[18] Olgu Okumuş, “Erbil Sends Oil, Ankara Gets Trouble”, Istituto Affari Internazionali (IAI) Working Papers 14/02, Şubat 2014, http://www.iai.it/pdf/DocIAI/iaiwp1402.pdf, p.9, (Accessed 22 May 2014).

[19] “Ceyhan’dan petrol sevkiyatı başladı.”, CNBCE, 22 Mayıs 2014, http://www.cnbce.com/haberler/enerji/ceyhan-dan-petrol-sevkiyati-basladi, (Erişim Tarihi: 26 Mayıs 2014).

[20] John Lee, “Kurdish Plan to up Exports, Share Kirkuk Revenue”, Iraq-Business News, 27 Haziran 2014, http://www.iraq-businessnews.com/2014/06/27/kurdish-plan-to-up-exports-share-kirkuk-revenue/, (Erişim Tarihi: 11 Temmuz 2014).

One Comment »

  1. Süleyman Can 31 Temmuz 2014 at 07:38 - Reply

    çok kötü bir durum

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.