Popülizm, 2015 sonrası dönemde Polonya ve ABD ilişkilerini önemli ölçüde etkileyen bir faktördür. Bu dönemde, Polonya’da Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PiS) yükselişi, ülkenin iç ve dış politikasında belirgin değişikliklere yol açtı. Popülist söylemler, milliyetçilik ve muhafazakâr değerlere vurgu yaparak, hem iç, hem de dış politikada etkili oldu.
ABD ile ilişkilerde, Polonya’nın NATO içindeki konumu ve savunma politikaları önemli bir yer tuttu. Özellikle Rusya’nın bölgesel tehdit algısının artması ve ABD’nin Avrupa’daki askeri varlığını güçlendirme çabaları, bu dönemde Polonya-ABD ilişkilerinin temel dinamiklerinden biri haline geldi. Polonya, ABD’nin Avrupa’daki askeri varlığını destekleyen ve bu konuda aktif iş birliği yapan bir müttefik olarak ön plana çıktı. Diğer yandan, popülizmin yükselişi ile birlikte, Polonya’nın AB ile ilişkilerinde bazı gerginlikler yaşandı. Özellikle hukukun üstünlüğü ve demokratik standartlar konusunda AB ile yaşanan anlaşmazlıklar, Polonya-ABD ilişkilerini dolaylı yoldan etkileyebilecek faktörler arasında yer aldı. ABD’nin bu konulardaki tutumu, Polonya’nın Batı ile ilişkilerini şekillendiren önemli bir etken oldu. Bu bağlamda, 2015 sonrası dönemde Polonya ve ABD arasındaki ilişkiler, hem stratejik ortaklıkların güçlenmesi, hem de popülizmin yükselişi ve onun getirdiği siyasi ve ideolojik değişimler açısından incelenmesi gereken bir dönem olarak öne çıkıyor.
Bu dönemde Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, ABD Başkanı Donald Trump’a Polonya’da kalıcı bir ABD üssü kurma çağrısında bulundu. Polonya’nın Avrupa’da stratejik bir konuma sahip olduğunu belirten Duda, şunları söyledi: “ABD askerlerinin ülkemizde bulunması çok önemli, bu ABD’nin çıkarına olacaktır.” ABD Başkanı Trump ise, Polonya ile askeri ilişkilerin güçlendirileceğini, ancak Polonya’da kalıcı bir askeri üs kurulması konusunu görüşeceklerini söyledi: “Başkan Duda ve ben ikili askeri ilişkileri güçlendirmeye karar verdik. Askeri, istihbarat, savunma, teknoloji ve eğitim ilişkilerini güçlendireceğiz. Polonya, topraklarındaki varlığımız için ABD’ye önemli bir katkıda bulunmaya hazır. Eğer bunu yapmaya hazırlarsa, kesinlikle konuşabiliriz. Bunu ciddi olarak düşünüyoruz. Polonya’nın bu fikri sevdiğini biliyorum ve biz de bunu değerlendiriyoruz.” Polonya’da kalıcı bir ABD üssü kurulması konusunda henüz bir karar verilmediğini vurgulayan Trump, Polonya’nın bu üs için kendilerine iki milyar dolar teklif ettiğini kaydetti.[1]
Amerika Birleşik Devletleri, bölgedeki Rus askeri varlığı (Kaliningrad) ve tehdidiyle ilgili mevcut tüm endişeleri ortadan kaldırmak ve Kuzey Atlantik İttifakı’nın doğu sınırlarını güçlendirmek amacıyla Polonya topraklarında asker konuşlandırma kararını uygulamaya başladı. “Operation Atlantic Resolve” olarak adlandırılan NATO destekli bu tarihi konuşlandırma kapsamında Başbakan ve Savunma Bakanı, Zırhlı Tugay’ın Polonya’ya geliş törenine katılarak Polonya adına konuya en üst düzeyde gösterilen ilgiyi ortaya koymuş ve ABD’ye duyulan minnettarlık en yetkili ağızlardan bir kez daha ifade edilmiştir. Resmi törende ABD askerlerine hitap eden eski Savunma Bakanı Antoni Macierewicz, “sizi uzun zamandır, on yıllardır bekliyorduk” diyerek ülkesinin resmi pozisyonunu ve memnuniyetini dile getirdi.[2]
Donald Trump’ın Avrupa’ya yapacağı ilk ziyaretin başlangıç noktası olarak Polonya Cumhuriyeti’ni seçmesi, Beyaz Saray’a yakın çevrelerde sembolik düzeyde de olsa birçok siyasi mesajı beraberinde getirdiği ve yeni döneme ilişkin birçok ipucu vermesi açısından da oldukça anlamlı olduğu yorumlarına neden oldu.[3] Washington, bu ziyaretle Orta ve Doğu Avrupa’da yakın bir müttefik olarak gördüğü Polonya’ya verdiği desteğin altını çizmek istemiştir. Ziyaret, ayrıca Polonya’nın NATO’nun Doğu kanadında oynadığı kritik rol ve en önemlisi Polonya’nın ABD ve NATO’nun önemli bir müttefiki ve iş birlikçi ortağı olduğunu göstermesi açısından da önemliydi. O dönemde Brüksel ile göçmenler konusunda ciddi bir anlaşmazlık içinde olan Polonya için, bu ziyaret, Atlantik Okyanusu’nun diğer tarafından gelen önemli bir jest olarak algılandı.
Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Andrzej Duda ile başkent Varşova’daki Kraliyet Sarayı’nda bir araya geldi. Görüşmede ikili ilişkiler ve başta Kırım meselesi olmak üzere bölgesel gelişmelerin de ele alındığı bildirildi. Bu kritik ziyaret çerçevesinde Polonya Devlet Başkanı’nın yanı sıra Baltık Adriyatik ve Karadeniz coğrafyasındaki Avrupa Birliği üyesi ülkelerle altyapı ve ekonomiyi canlandırmayı amaçlayan “Üç Deniz Girişimi” de ele alındı.[4]
Görsel 1: Üç Deniz Girişimi
Kaynak: CEEP, “Three Seas Initiative Investment Fund established”, 29.08.2019, https://www.ceep.be/three-seas-initiative-investment-fund-established/
Üç Deniz Girişimi, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine Rusya’ya olan enerji bağımlılıklarına bir alternatif sağlamak amacıyla ABD öncülüğünde başlatılan bir girişim olarak lanse edilmektedir. Ancak girişim, AB’ye yeni katılan ve aynı zamanda kıta Avrupa’sında ABD ile eşgüdüm halinde müttefik olan Avusturya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya gibi eski Doğu Bloku ülkelerini Rusya ve Almanya’ya karşı bizzat destekleyerek Transatlantik İttifakı içinde tutmayı amaçlayan stratejik bir proje olarak da değerlendirilebilir. Avrupa Birliği entegrasyon sürecini derinleştirmeyi ve Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin enerji, altyapı ve siber güvenlik gibi stratejik konularda Transatlantik bağlarını güçlendirmeyi amaçlayan Girişim, aynı zamanda bölge ülkeleri arasında siyasi bir platform niteliği de taşıyor. Pekin’in sponsor olduğu “Bir Kuşak Bir Yol” olarak bilinen proje ile oldukça benzer özellikler taşıyan bu jeopolitik girişimin neredeyse tüm mali yükümlülüklerinin ABD tarafından karşılanıyor olması, özellikle Trump döneminde artan Çin-ABD rekabeti çerçevesinde ele alındığı için, hem ABD’nin Orta ve Doğu Avrupa bölgesine yönelik tutumunu anlamak açısından, hem de küresel rekabet açısından oldukça ilgi çekici.[5]
Bu dönemde öne çıkan bir diğer gelişme ise 2018 yılında Beyaz Saray Oval Ofis’te gerçekleşen Duda-Trump görüşmesi oldu. Liderler arasında gerçekleşen zirve sonrasında ikili ilişkileri bir üst seviyeye taşıyacak ve aynı zamanda enerji, ticaret ve güvenlik gibi alanlarda bağları güçlendirecek bir “stratejik ortaklık” anlaşması imzalanması konusunda mutabık kalındı. Bu “stratejik ortaklık anlaşmasının” imzalanması Polonya için çok önemli bir gelişme olarak kayıtlara geçse de, anlaşmanın imzalanması sırasında basın mensuplarına verilen pozda ABD Başkanı’nın masada otururken Polonya Başkanı’nın ayakta olmasını diplomatik teamüllere aykırı bulan Polonya muhalefeti, PiS hükümetini mütekabiliyet ilkelerini hiçe saydığı gerekçesiyle topa tuttu.[6] Bu görüşmenin ardından iki ülke lideri Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda bir araya geldi. Görüşmede, enerji ve ABD’nin Polonya’daki yatırımları başta olmak üzere Polonya-ABD ekonomik işbirliği ele alındı. İki Cumhurbaşkanı, iki ülke arasındaki çok olumlu siyasi ilişkilerin yanı sıra, karşılıklı dostane kişisel ilişkileri de teyit etti.[7]
Öte yandan, Polonya ile ABD arasında Holokost nedeniyle patlak veren diplomatik kriz, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana iki ülke arasında bu yoğunlukta yaşanan en büyük ölçekli gerilim olarak kayıtlara geçti. Bu tartışmanın temelini oluşturan sorunun kökleri neredeyse İkinci Dünya Savaşı dönemine kadar uzanıyor. Zira tarihleri neredeyse 1000 yıl öncesine uzanan Polonya Yahudileri, dönemin ortaçağ koşulları düşünüldüğünde oldukça özgür sayılabilecek Polonya topraklarında dini hoşgörü ve sosyal özerklik ortamında yaşamışlardır. Zamanla Polonya toprakları diaspora Yahudileri için Avrupa’daki en önemli yerlerden biri haline gelirken, aynı dönemde Krakow başta olmak üzere birçok Polonya şehri Yahudi kültürünün ana merkezleri haline gelmiştir. Buna bağlı olarak, Doğu Avrupa Yahudileri Polonya sosyal yaşamının entegre bir parçası haline gelirken, Polonya birçok kültürün bir arada yaşadığı çok kültürlü bir imparatorluk haline geldi.[8]
Nazi dönemi toplama kampları Polonya’da yeniden kamuoyunun gündemine geldi. Bu tartışma kısmen Başkan Obama’nın Mayıs 2012’de yaptığı açıklamalarla tetiklendi. Obama, o dönemde Varşova’da yaptığı konuşmada “Nazi kampı” yerine “Polonya ölüm kampı” ifadesini kullanmıştı. Bu sözler Polonya’yı kızdırmış ve diplomatik bir krize yol açmıştı. Polonya Başbakanı Donald Tusk, Obama’yı “cahillik ve kötü niyetle” suçladı.[9] Kasıtlı ya da kasıtsız, kampların sürekli olarak “Polonya Ölüm Kampları” olarak nitelendirilmesi Polonya dışişleri ve diplomatik misyonları tarafından sürekli olarak reddedilmiş ve Polonya’yı çok rahatsız edecek şekilde ulusal bir mesele haline gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali altındaki Polonya topraklarında herhangi bir devlet otoritesinden bahsetmenin mümkün olmadığını savunan Polonyalı yetkililer, o dönemdeki işgal ve anarşi koşullarında Nazi toplama kamplarıyla ilgili herhangi bir sorumlulukları olduğunu şiddetle reddetti. Hukuk ve Adalet Partisi, soruna yasal çerçevede bir çözüm bulmak amacıyla, Holokost’un sorumluluğunu Polonya’ya yükleyen ifade ve söylemlere cezai yaptırımlar getirecek, yani Polonya’nın Holokost sırasında Nazilerle suç ortaklığı yaptığına dair suçlamaların dile getirilmesini yasaklayacak bir yasa tasarısı sunduğunda, İsrail, AB ve ABD’den sert tepkilerle karşılaştı.[10]
Buna ek olarak, ABD Dışişleri Bakanlığı Polonyalı yetkililerle planlanan tüm toplantıların iptal edildiğini duyurarak krize ilişkin tutumunu netleştirdi. Buna ek olarak, Polonya hükümeti, yasanın Polonya’nın ABD ve İsrail ile stratejik ilişkilerine zarar verebileceği konusunda açıkça uyarıldı. Daha önce kürtaj yasağı, mültecilerin kabulü ve yargı reformu gibi konularda aldığı tartışmalı kararlarla eleştirilerin hedefi olan Varşova, şimdi de Holokost’u inkâr yasası nedeniyle dünya gündemine geldi. Ancak başta ABD olmak üzere uluslararası toplumun baskısıyla eleştirilere daha fazla direnemeyen hükümet geri adım atmak zorunda kaldı. Bu şekilde, Başbakan Mateusz Morawiecki alt meclisten yasanın yeniden gözden geçirilmesini istedi. Bu şekilde yasa gözden geçirilerek yumuşatıldı ve ilk halinde “Üçüncü Reich tarafından işlenen Nazi suçları için Polonya ulusuna ve devletine yanlış ve gerçek dışı bir şekilde sorumluluk yükleyen herkes” için üç yıla kadar hapis veya para cezası öngörülürken, gözden geçirilmiş versiyonda hapis cezası hükmü kaldırıldı.[11]
Öte yandan bu dönemde “Fort Trump” olarak adlandırılan teklif çerçevesinde Amerika Birleşik Devletleri, tüm masrafları Polonya devleti tarafından karşılanmak kaydıyla Polonya topraklarında kalıcı bir askeri üs kurmayı teklif etmişti. Tahmini maliyeti 2 milyar dolar olan üsler konusu, dönemin Cumhurbaşkanı Andrzej Duda tarafından 2018 yılında Beyaz Saray’a yaptığı ziyaret sırasında gündeme getirilmiş ve tarafların konu üzerinde prensipte anlaştığı mesajı verilerek gerekli fizibilite çalışmalarının hızlandırılacağı resmen duyurulmuştu.[12]
ABD’nin Doğu Avrupa’ya yönelik politikalarında kapsamlı bir strateji ya da plana sahip olmaması, başta Polonya olmak üzere Atlantikçi eksende hareket eden bölge ülkeleri için ciddi sorunlar teşkil etmektedir. Aynı şekilde Orta ve Doğu Avrupa’yı yakından ilgilendiren birçok dış politika konusunda taktiksel ve söylemsel zaaflarının yanı sıra strateji eksikliği, Rusya’nın bölgedeki yayılmacı politikaları ve hibrit ya da vekil unsurlar üzerinden yürüttüğü istikrarsızlaştırma faaliyetleri ile nasıl baş edileceğine dair somut bir eylem planının olmaması bölge ülkeleri için birçok soru işaretini beraberinde getirmektedir.
Hem muhalefette, hem de iktidarda olan Hukuk ve Adalet Partisi, Sivil Platform’u, özellikle de Donald Tusk’u, ülkenin ulusal çıkarlarına karşı orantısız bir şekilde AB yanlısı bir dış politika stratejisi izlemekle dolaylı olarak suçlamış ve bunu iç politikada kullanmaktan çekinmemiştir. Ancak Polonya tarihinin acı bir dersi olarak ülke, kendi müttefikleri tarafından sürekli olarak ihanete uğramıştır. Bu fobi, Polonya’nın dış politika stratejilerinde karar alıcıların sürekli şüpheci ve temkinli davranması şeklinde kendini gösterirken, geleneksel Polonya dış politikası her zaman mevcut koşullarda bir dengeleme hareketine dayanmıştır. Bu gerçeklik ışığında, ülkenin özellikle 2015’ten bu yana ABD ile tek taraflı ve asimetrik angajmanı muhalefet tarafından ciddi bir şekilde incelenmiş ve eleştirilmiştir. Bu süreç, ülkenin ABD güdümünde vasal bir devlet haline gelmesi olarak değerlendirilirken, dış politika tercihlerinin alternatif değil tamamlayıcı olması gerektiğinin altı çizildi.[13]
Avrupacılığa karşı Atlantikçiliğin yükselişinin nedenleri arasında ABD’nin Avrupa’da Almanya’yı kontrol altında tutabilecek bir güç olarak algılanması da vardı. ABD, Avrupa güvenliğinde istikrar sağlayıcı bir güç olarak görülmeye başlanacaktı. İlerleyen dönemde bu algı Polonya dış ve güvenlik politikasının temel unsurlarından biri haline gelecek ve güvenlikte Atlantikçi ağırlık artacaktır. Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Avrupa ülkeleri ve kurumsal olarak AB, güvenlik politikalarının oluşturulması ve uygulanması konusunda zayıf kalacaktır. AB’nin bir orduya sahip olmaması ve Avrupa ülkelerinin yüksek savunma bütçeleri ayırmak istememeleri de bir neden olarak gösterilebilir.
NATO, Polonya için birincil güvenlik gücü ve aktörüdür. Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde, NATO, Polonya’nın güvenlik çıkarlarını gerçekleştiren ana örgüt olarak tanımlanmıştır. Polonya’nın ulusal güvenlik ve savunma politikası/stratejisi ağırlıklı olarak Atlantik ittifakına dayanmaktadır. Polonya’nın ulusal güvenlik stratejisinin en önemli köşe taşı ABD ile olan ilişkileridir. NATO’da daha aktif bir rol oynamak isteyen Polonya, ABD ile ilişkilerine özel bir önem atfetmiş ve ABD’yi arkasına alarak bu hedefine ulaşmaya çalışmıştır. Polonya’nın Güvenlik Strateji Belgesi’nin 22. maddesinde de NATO’nun uluslararası güvenlikte kilit oyuncu olduğu belirtilmekte ve Polonya’nın güvenliğinde en önemli garantör güç olduğu da vurgulanmaktadır.[14]
Biden döneminde Polonya ve ABD arasındaki ilişkiler incelendiğinde, ilişkilerin ve ziyaretlerin devam ettiği görülüyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın Polonya ziyareti sırasında ABD ve Polonya arasında işbirliğinin artırılması gibi konular ABD ve Polonya Başkanları ve beraberindeki heyetler tarafından ele alındı. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, ABD’nin desteği için minnettar olduklarını belirterek, “zor zamanlara rağmen Polonya-ABD ilişkilerinin gelişmekte olduğunu” vurguladı. Duda, Rusya’nın doğalgaz konusundaki tehditlerine boyun eğmemek için Świnoujście’de bir doğalgaz terminali inşa edilmesine değindi ve ABD’nin bu konudaki desteğinden dolayı minnettarlığını dile getirdi. Duda, ayrıca ABD ile Polonya arasındaki iş birliğinin Polonya’da nükleer enerjinin geliştirilmesine büyük katkı sağlayacağına inandığını ifade etti. Duda, ek olarak, NATO’nun doğu kanadını savunmak üzere ABD askerlerinin Polonya’da konuşlandırılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Başkan Biden’ın ziyaretinin ikili ilişkileri daha da güçlendirdiğini söyledi ve ABD’nin güçlü liderliği için ABD ve NATO’ya teşekkür etti.[15] Biden Duda’ya cevaben “Sizin özgürlüğünüz bizim özgürlüğümüzdür” dedi ve olası bir Rus saldırısı durumunda ABD ve diğer NATO müttefiklerinin yardımına koşacakları konusunda güvence verdi.[16]
Bu dönemde yaşanan bir başka gelişme de Polonya’da ilk daimi ABD askeri garnizonunun açılması oldu. ABD’nin Polonya topraklarındaki ilk daimi askeri garnizonu olan Kosciuszko Kampı, Poznan’da düzenlenen bir törenle açıldı. Polonyalı yetkililerin ABD’nin ülkelerinde bir askeri üs kurması için uzun yıllar süren çabalarının ardından garnizon düzeyindeki ilk daimi askeri birliğin açılış törenine her iki ülkeden askeri yetkililer ve Polonya Milli Savunma Bakanı Mariusz Blaszczak katıldı. Blaszczak, yaptığı konuşmada şunları söyledi: “ABD askeri garnizonunun Polonya topraklarındaki daimi varlığının açılışına tanıklık ediyoruz. Bu hem Polonya tarihi hem de Polonya-ABD ilişkileri tarihi açısından önemli bir olaydır. Rusya’nın imparatorluğunu yeniden inşa etmeye çalıştığı bir dönemde, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı bir dönemde, Avrupa’nın böylesine zor bir durumda olduğu bir dönemde, ABD ordusunun ülkemizdeki daimi varlığına büyük değer veriyoruz. Batı dünyasının birlik içinde olması ve kendini güvende hissetmesi önemlidir. Silahlı kuvvetlerimiz işbirliği yaptığında kendimi güvende hissediyorum.” Blaszczak, ABD garnizonunun varlığının NATO’nun doğu kanadının güvenliği için de önemli olduğunu vurguladı. Polonyalı yetkililer uzun yıllardır olası bir Rus tehdidine karşı ABD’nin ülkelerinde kalıcı bir askeri üs kurmasını talep ediyordu.[17]
Sümer Esin ŞENYURT
DİPNOTLAR
[1] NTV (2018), “Polonya, ABD’den topraklarında kalıcı üs kurmasını istedi”, 19.09.2018, https://www.ntv.com.tr/dunya/polonya-abdden-topraklarinda-kalici-us-kurmasini istedi,rq3Sw3E6YUaB2_iIzj0p1g.
[2] TRT Haber (2017), “Polonya’da Amerikan askerleri törenle karşılandı”, 14.01.2017, https://www.trthaber.com/haber/dunya/polonyada-amerikan-askerleri-torenle-karsilandi-293934.html.
[3] Kevin Ponniah (2017), “Trump in Poland: Five reasons why he is going there”, BBC, 05.07.2017, https://www.bbc.com/news/world-europe-40497732.
[4] Madeline Farber (2017), “Read Donald Trump’s Remarks at the Three Seas Initiative Summit in Poland”, Time, 06.07.2017, https://time.com/4846780/read-donald-trump-speech-warsaw-poland-transcript/.
[5] Davut Han Aslan, “Soğuk Savaş Sonrası Polonya Dış Politikası: 1989 – 2019”, ss. 177-178.
[6] Rick Noack (2018), “Poland used to be okay with Trump. Then, he posted a photo’’, The Washington Post, 21.09.2018, https://www.washingtonpost.com/world/2018/09/19/poland-used-be-ok-with-trump-then-he-posted-photo/.
[7] “President Duda meets President Trump in Davos”, 26.09.2018, https://www.president.pl/news/president-duda-meets-president-trump-in-davos,36623.
[8] Davut Han Aslan, “Soğuk Savaş Sonrası Polonya Dış Politikası: 1989 – 2019”, s. 179.
[9] Rick Noack (2016), “Obama once referred to a ‘Polish death camp.’ In Poland, that could soon be punishable by 3 years in prison”, The Washington Post, 17.08.2016, https://www.washingtonpost.com/news/worldviews/wp/2016/08/17/obama-once-referred-to-a-polish-death-camp-in-poland-that-could-soon-be-punishable-by-3-years-in-prison/.
[10] Davut Han Aslan, “Soğuk Savaş Sonrası Polonya Dış Politikası: 1989 – 2019”, s. 181.
[11] “Stosunek do Żydów i ich historii po wprowadzeniu ustawy o IPN”, https://bip.brpo.gov.pl/sites/default/files/Analiza_Skutki_ustawy_o_IPN.pdf.
[12] “The foundation of Fort Trump is an investment in our security”, 30.10.2018, https://www.gov.pl/web/national-defence/the-foundation-of-fort-trump-is-an-investment-in-our-security.
[13] Davut Han Aslan, “Soğuk Savaş Sonrası Polonya Dış Politikası: 1989 – 2019”, s. 183.
[14] Defense Strategy of The Republic of Poland, Warsaw, The Ministery of National Defense, 2009.
[15] “ABD Başkanı Biden, Polonya Cumhurbaşkanı Duda ile görüştü”, CNNTürk, 26.03.2022, https://www.cnnturk.com/dunya/abd-baskani-biden-polonya-cumhurbaskani-duda-ile-gorustu.
[16] “Biden’dan Duda’ya: Olası bir Rus saldırısnda ABD ve NATO müttefikleri yardıma gelecek”, BirGün, 26.03.2022, https://www.birgun.net/haber/biden-dan-duda-ya-olasi-bir-rus-saldirisnda-abd-ve-nato-muttefikleri-yardima-gelecek-381868.
[17] “ABD’nin Polonya’daki ilk kalıcı askeri garnizonu açıldı”, CNNTürk, 22.03.2023, https://www.cnnturk.com/dunya/abdnin-polonyadaki-ilk-kalici-askeri-garnizonu-acildi?page=1.