Güneydeki etkili komşusu ABD’nin de etkisiyle, siyasal sisteminin oluşmaya başladığı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren iktidar mücadelesinin daha ziyade sağ muhafazakârlar ile merkez liberaller arasında yaşandığı ve sol siyasetin arka planda kaldığı Kanada, şu sıralarda hareketli günler yaşıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük tarifeleri ile tehdit ettiği Kuzey Amerika devleti, 2015 yılından beri üstüste üç federal seçim (2015, 2019, 2021) kazanarak yaklaşık 10 yıldır ülke siyasetini domine eden Kanada Liberal Partisi (LPC) lideri ve Başbakan Justin Trudeau’nun siyasete vedası sonrasında yeni Başbakanına hazırlanıyor. Bu yazıda, Kanada’da yaşanan değişim sürecini ve tarihi henüz belirsiz olan 2025 federal seçimlerini inceleyeceğim.
Justin Trudeau
Kanada siyasetini 10 yıldır adeta tek başına sırtlayan Justin Trudeau, genç, karizmatik, barışçıl ve liberal duruşuyla ülkesini çok iyi temsil etmiş ve Kanadalıların gönlünde adeta taht kurmuştu. Yakışıklı bir siyasetçi olarak dikkat çeken Trudeau, uluslararası basında da sıklıkla yer alarak Kanada’ya istediği popülariteyi sağlamış ve genelde vatandaşları ve ülkesindeki siyasal analistlerden övgüler almayı başarmıştır. Ayrıca, hatırlanacak olursa, elit bir aileden gelen Justin Trudeau’nun babası Pierre Trudeau da 1968-1979 ve 1980-1984 döneminde dört farklı seçim kazanarak 16 yılı aşkın süreyle Liberal Parti adına Kanada’da Başbakanlık yapmıştı. Ancak Justin Trudeau rüzgarı 10 yıllık süreçte biraz duruldu ve siyasetin getirdiği stresli ortamda önce eşinden boşanan, daha sonra da Liberal Parti içerisinde anlaşmazlıklar, partinin anketlerde yaşadığı oy kayıpları ve son olarak ABD Başkanı Donald Trump’ın tehditleri nedeniyle yıpranan Justin Trudeau, 2025 yılı başlarında gözyaşları içerisinde istifa kararı aldığını duyurdu.
Mark Carney
Bu tarihten itibaren Liberal Parti içerisinde liderlik ve Başbakanlık yarışı başlarken, uzun süre Justin Trudeau hükümetlerinde Bakanlık ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan partinin başarılı isimlerinden Chrystia Freeland ile Kanada Merkez Bankası ve İngiltere Merkez Bankası’nın guvernörü olarak görev yapan başarılı ekonomist Mark Carney iddialı iki aday olarak öne çıktılar. 9 Mart 2025 tarihinde sonuçlanan parti-içi liderlik yarışını Carney kazanırken, bu şekilde bu yıl içerisinde yapılacak federal seçimlere kadar Kanada Başbakanı olarak görev yapmaya da hak kazanmış oldu. Harvard ve Oxford mezunu olan Carney, Goldman Sachs deneyimi sonrasında 2008 küresel krizi sırasında Kanada Merkez Bankası guvenörü (Başkanı) olarak gösterdiği üstün performansla takdir topladı. Carney, bu başarısını Brexit döneminde İngiltere Merkez Bankası guvernörlüğü döneminde de sürdürdü ve “kriz zamanlarının yöneticisi” olarak Batı dünyasında nam saldı. Carney, şimdi seçimlere kısa süre kalmışken, Trump’ın tehditleri karşısında halka güven veren bir teknokrat olarak Kanada Muhafazakâr Partisi’nin (CPC) kazanmasına birkaç gün öncesine kadar kesin gözüyle bakılan bir seçimi kazanmaya çalışacak. Carney, parti lideri ve Başbakan olması sonrasında yaptığı ilk açıklamada, “Amerikalılar hata yapmasınlar; buz hokeyi ve ticarette Kanada daima kazanır” diyerek Trump’ın tehditlerine karşı efektif politikalar geliştireceğinin sinyallerini verdi.
Pierre Poilievre
Ancak Kanada Liberal Partisi ile birlikte ülkenin iki köklü partisinden biri olan Kanada Muhafazakâr Partisi de iktidarı kaybettikleri 2015’ten beri ilk kez seçimlere bu kadar iddialı hazırlanıyor. 2022’den beri partinin lideri ve ana muhalefet lideri olan Pierre Poilievre, Trudeau’yu anımsatan genç ve karizmatik lider profiliyle anketlerde oldukça başarılı bir performans sergiliyor. Genelde “popülist” bir siyasetçi olmakla eleştirilen Poilievre, özellikle ekonomik sorunlar üzerinden hükümeti yıpratmayı başarıyor.
Yakın zamana kadar yapılan güncel anketlerin hepsinde Kanada Muhafazakâr Partisi’nin seçimi kazanması neredeyse kesin gözükürken, Carney rüzgarıyla son anketlerde Liberal Parti’nin çıkışta olduğu ve seçimi kazanması ihtimali belirmiştir. Ancak elbette en geç 20 Ekim’de düzenlenmesi gereken federal seçimler için daha belli bir süre bulunmaktadır ve bu süreçte oy oranlarında ciddi değişimler yaşanabilir.
Her ne olursa olsun, tüm uluslararası düzeni altüst eden Donald Trump ABD’si ile ilişkilerin seyri bakımından Kanada’nın Carney liderliğinde göstereceği tavır, yalnızca Kanada değil, tüm Batı ülkeleri için önemli bir test işlevi görecektir. Carney, bu süreci başarıyla yönetirse liberalleri bir kez daha iktidara taşıyabilir. Aksi durumda ise, muhafazakârların iktidarı neredeyse kesin bir gelişme haline gelecektir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ