RUSYA’NIN YENİ DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI: TEMEL HÜKÜMLER

upa-admin 20 Mart 2013 2.316 Okunma 0
RUSYA’NIN YENİ DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI: TEMEL HÜKÜMLER

Kremlin dış politika çizgisinin temel ilkelerini içeren bir belge hazırlamıştır. Bu, pek çok açıdan dikkat çekmektedir. Söz konusu olan, fiili olarak dünyanın büyük devletlerinden birinin yakın gelecekte yürüteceği siyasetin önemli hususlarıdır. Dolayısıyla dış politika anlayışını uzmanlar geniş şekilde çözümlüyor. Biz ise, temel hususlar üzerinde durmaya çalışacağız.

Rusya Federasyonu’nun yeni dış politika anlayışı (Bkz.: Концепция внешней политики Российской Федерации. Rusya Dışişleri Bakanlığı resmi sitesi: www.mid.ru, 18 Şubat 2013) uzmanların ilgisini çekmiştir. Her şeyden önce bu, büyük bir devletin çağdaş dünyada yaşanan jeopolitik değişimleri dikkate alarak yerini ve durumunu netleştirmesine olanak veren bir belgedir. Anlayışa temel olan savlardan biri; “Rusya’nın dış politikasını hızla değişen istikrarsız bir dünyada oluşturmak zorunda oluşu”dur.

Belgenin temel hükümleri bu şartı dikkate alarak oluşturulmuştur. Hızla değişen istikrarsız dünyadaki dış politika çizgisinde iki açı belirtilmelidir. Öncelikle, çevik ve çok yönlü işleyiş modeline öncelik verilmelidir. İkincisi, Rusya’ya karşı temel kuvvetin Batı, öncelikli olarak ise ABD olduğu kabul edilmelidir. Anlayışın genel yaklaşımında bu tezler önemli yer tutmaktadır.

Belgenin yazarları, 2008 yılından sonra dünyanın “daha istikrarsız” ve “öngörülemeyen” olduğu görüşünü ileri sürüyor. Bunun 5 nedeni vardır: Bunların ilki, küresel krizdir. Bu unsur jeopolitik ortamda derin değişikliklere hız kazandırmıştır. İkincisi, Batı’nın diğer ülkelerin içişlerine karışmasıdır. Örneğin, “Arap Baharı” süreci bunun sonucudur. Aynı unsurun etkisi, uluslararası ilişkileri kargaşaya ve denetimin kaybedilmesine sürükler. Üçüncü unsur, BM’nin rolünün zayıflaması. Bu, krizleri BM Güvenlik Konseyi’nin kapsamı dışında tek taraflı yaptırımlar ve güç kullanma yoluyla çözmekle ilişkilidir. Dördüncüsü, bilişim ortamında oluşan tehlikelerdir. Beşincisi, uluslararası ilişkilerin yeniden ideolojik yönlü olarak güçlenmesidir.

Belirtilen nedenler, küresel jeopolitikanın önemli açılarını kapsamaktadır. Bu temelde, anlayışta başlıca düşünce şöyle ifade edilmiştir: “Küresel burgaç (“burgaç” coğrafyada kullanılan bir terimdir; sürecin kaotik olduğunu belirtiyor – Newtimes.az) ve devletlerin karşılıklı bağımlılığının arttığı bir ortamda, ayrı ayrı ‘sakin ve güvenli adalar’ yaratma girişimlerinin geleceği yoktur” (Bkz.: Концепция внешней политики Российской Федерации. Rusya Dışişleri Bakanlığı resmi sitesi: www.mid.ru, 18 Şubat 2013).

Bu koşullar altında, Rusya’nın sorumluluğu “uluslararası ilişkilerde dengeleyici rol oynamaktır”. Anlayışın yazarları bunu, “Rusya’nın olağanüstü görevi” olarak adlandırıyor. Moskova’nın mevcut dış politika çizgisi, bu amaca ulaşmaya hizmet etmeyi görev sayıyor.

Rusya resmi belgede, fiilen dünyanın süper devleti statüsünde olma iddiasında olduğunu ifade etmiştir. Küresel çapta dengeleyici rol oynamak, şüphesiz, çok geniş şekilde etkinlikte bulunmayı gerektiriyor. Anlayışta da, ülkenin dış politika çizgisinin hedeflediği başlıca görevler buna uygun şekilde belirlenmiştir: İlk olarak, dünya ekonomisinin kurtulmasına yardım etmek. Bunun için Rusya, küresel düzeyde adil ve demokratik ekonomi ve ticaret ile döviz ve maliye sistemlerinin oluşmasına etkin şekilde yardım etmelidir. İkincisi, başkalarının içişlerine karışma girişimleriyle mücadele etmektir. Moskova, insan hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesine çalışacaktır. Fakat her devletin tarihsel, kültürel ve ulusal özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Üçüncüsü, BM’nin vazgeçilmezliğini savunmaktır. Dolayısıyla, çeşitli bahanelerle devletlerin içişlerine müdahale edilmesine karşı çıkmaktır.

Anlayışta, bu görevleri gerçekleştirmek için Rusya’nın kullanacağı yöntemler de yer almıştır. Moskova resmi belgede ilk kez olarak “yumuşak güç” kavramını kullanıyor. Bu terimi V. Putin kendi programına ilişkin makalesinde (Burada V. Putin’in cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yer aldığı zaman beyan ettiği çalışma programının makale biçiminden bahsediliyor – Newtimes.az; Ayrıntılı bilgi için bkz.: Владимир Путин. Россия и меняющийся мир. “Московские новости”, 27 Şubat 2012) kullanmıştı.

Dış politika anlayışında bu kavramın ayrıca açıklamasının yapılması ilginçtir. Burada “yumuşak güç” denilince dış siyasette sivil toplumun olanaklarına, bilişim ve iletişim ile insani ve klasik diplomasiye alternatif olan diğer yöntem ve teknolojilerden destek almak planlanmıştır (Bkz.: Концепция внешней политики Российской Федерации. Rusya Dışişleri Bakanlığı resmi sitesi: www.mid.ru, 18 Şubat 2013).

Bunlar aracılığıyla Moskova, “ülkenin nesnel görüntüsünü” yaratmaya çalışıyor. Rusya bu süreçte yeni bilişim teknolojileri ve Rus kopuntusunun olanaklarından geniş olarak yararlanmaya çalışacaktır. Bu arada, yeni anlayışta yurtdışında yaşayan Ruslara (genel olarak ele alındığında ise, Rusya vatandaşlarına) özellikle yer veriliyor. Şimdi neden daha önce V. Putin’in kendini SSCB’nin mirasçısı sayan ve eski Sovyet alanında yaşayan her insana Rus vatandaşlığı verilme meselesini gündeme getirdiği anlaşılıyor. Moskova’nın “yakın çevre” olarak adlandırdığı alanda bu nitelikteki insanlardan geniş şekilde yararlanmak amacında olduğu görülüyor.

Bu bakımdan, anlayışta “Bölgesel Öncelikler” bölümü ayrı bir önem taşıyor. Rusya Federasyonu’nun eski Sovyet alanına yönelik dış politikasının mutlak önceliği, bütünleşmeyi sağlamak olarak belirlenmiştir. Burada BDT, Gümrük Birliği, Avrasya Ekonomik Topluluğu, CSTO ve RF ile Beyaz Rusya birlik devletine büyük önem verilmektedir. Moskova Ukrayna’yı derin bütünleşme süreçlerine dâhil etmeyi hedeflemiştir. Belgede, Rusya’nın BDT coğrafyasındaki çatışmaların politik ve diplomatik çözümü için etkin rol oynamayı, özellikle Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ çatışmasının AGİT Minsk grubunun diğer eş başkan ülkeleri olan Fransa ve ABD Devlet Başkanları ile birlikte, 2009-2011 yıllarında verilen ortak demeçlerde adı geçen ilkeler temelinde çözümüne destek vermeyi sürdüreceği vurgulanıyor.

İkinci öncelik, Avrupa Birliği’dir. Burada ise vizesiz dolaşımın sağlanmasına önem veriliyor. Avrupa’daki önemli ortaklar olarak Almanya, Fransa, İtalya ve Hollanda’nın üstünde duruluyor. Bu ülkeler, Rusya’nın gaz alanında temel ortaklarıdır. Sonra AGİT, NATO, Kuzey Avrupa ülkeleri, Baltık devletleri ve Balkanlar geliyor.

Bütün bunlardan sonra, anlayışta ABD’ye ilişkin yerler geliyor. Moskova Amerika’yı jeopolitikada ana rakip olarak görüyor ve uluslararası hukuk normlarına uyulması gerekliliğinden bahsediyor. Dolayısıyla, başka devletlerin içişlerine karışmama ilkesini öne sürüyor.

Çin ve Hindistan’la ilgili ise, dost ülkeler olarak ilişkilerin geliştirilmesi gerekliliği bağlamında hükümler yer alıyor. Belgede Asya-Pasifik bölgesinin “en dinamik gelişen jeopolitik bölge” olarak beyan edilmesi rastlantısal değildir. Dünya ekonomisi ve politikasının önemli ağırlık merkezinin de bu bölge olacağı vurgulanmıştır.

Buradan hareketle, Rusya’nın yeni dış politika anlayışının günümüzün jeopolitik evrim eğilimleri ve küresel çapta kendini gösteren çelişkili unsurlar dikkate alınarak hazırlandığı görünüyor. Böylesi karmaşık bir süreçte ise, Moskova’nın dünya çapında arabulucu ve bütünleşmeye hizmet eden bir politika yürütmesi zorunluluk olarak kabul edilmiştir. Olayların nasıl gelişeceğini ise zaman gösterecek.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.